MIGIRDIÇ CEZAYİRLİYAN (1805 – 1861)
1805 İstanbul doğumlu Mıgırdiç Cezayirliyan zamanının parlak bir sarrafı ve vergi tahsildarıydı. Sarraflık ve bankerlik yapan ailenin dördüncü kuşağı idi. Büyükbabasının Cezayir'de yüksek gelir getiren yatırımları vardı. Ailenin soy ismi oradan , Cezayir'le ilişkilerinden geliyordu. Mıgırdiç, babasının ölümü nedeniyle çok genç yaşta, 1840'da aile firmasının başına geçti. Sarraflık, vergi tahsildarlığı , daha sonra gümrük komisyonculuğu ve bankerlik faaliyetlerinde çok başarılı oldu. Kazançlarını başka ve yeni yatırımlar için kullandı. Mıgırdiç Cezayirliyan Doğu'nun Rothschild'Iarın biri olarak kabul edilirdi. Serposlar, Yağup Hovhannesyan ve Camondolar kadar zengindi. Tanzimat'ın ilanında verilen akşam ziyafetine gittiği zaman, daha 34 yaşında iken, Amira idi. Mustafa Reşit Paşa sayesinde dönemin en saygın sarrafı oldu.
Mıgırdiç, Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk ipek üretimi için tesis kuranların öncüsü , ilk sanayicilerinden biri idi. Bu endüstrinin gelişmesi konusunda büyük hizmetleri oldu. O zamanlar Çin'le ipek ticareti çok kazançlı bir işti. Fakat yurt dışına bu konuda büyük miktarda para çıkıyordu. İpeğin yerli üretiminin ülkeye çeşitli yararları vardı. Mıgırdiç, Bursadaki 500 tezgahlı 4 ipek fabrikasının sahibi oldu. Bunlar için 5 milyon kuruş, hammadde alımı için de 2.5 milyon kuruş yatırım yapmıştı. Bu tesislerde üretilen ipek ipliği, 1851 yılındaki Evrensel Sergide ,Lyon ve Londra'da ödül almıştı. Yılda 6000 okka ipek üretebiliyorlardı. (Jamgoçyan, 93). Mıgırdiç ayrıca 600 kıratlık bir elmasın ve 21 milyon kuruş nakit paranın sahibi idi (http://eksi/sözlük.com/migirdic – cezayirliyan -6068871). Mıgırdiç, Haliç üzerinde ilk köprünün kurulması projesini hazırlamıştı ve inşaatını finanse etmişti. Bu o günler için ileri bir adımdı. Bir çok limanın gümrük vergisi tahsilatı ihalelerine girdi ve bu ihaleleri kazandı. Borç para verme işinin hacmini hayli genişletti. Kazandığı paraları sürekli olarak gayrimenkule yatırdı.
1848'de saray kadar muhteşem olan Cezayirliyan yalısında Abdülmecid onuruna verdiği 180 kişilik davete gelenler arasında Sadrazam Mustafa Reşit Paşa ve büyükelçiler, ünlü paşalar ve dini liderler de vardı. Guatelli Paşa'nın şefliğini yaptığı orkestra eşliğinde 40 üniformalı servis elemanı 1 ton ağırlığındaki gümüş takımlarıyla servis yaptı. Yemek 20.30'da başladı, Sultan'ın 23.15'de ayrılmasıyla sona erdi. Yemek menüsü şöyle idi. Limonlu taze istiridye, deminoff usulü çorba – ordövler: çeşitli mezeler, acı soslu lokmalar, Hollanda soslu böcek, Saint Petersburg soslu istakoz, Madere şarabında marine edilmiş sığır filetosu- giriş yemekleri: keklı kuzu pirzola, güveçte yavru keklik yahnisi, Lyon sirkeli sığır dili, yağlı kağıtta barbunya balığı, kaz ciğerli semiz piliç, jöleli mantarlı tavşan patesi – sebzeler: saray usülü pilav, Fransız usulü bezelye, Lyon usulü enginar, tereyağlı yeşil fasülye – kızartmalar: Moskova usulü keklik, tere garnili az pişirilmiş karaca budu, le perigord usulü hindi, - salatalar: kiraz likörlü jöleli meyve salatası – tatlılar: sultan jölesi, portakallı jöle, karamelli ceviz, ayva kompostosu, gülsuyu vişneli muhallebi, 20 çeşit tatlı, şekerlemelerle dolu 20 kase, 30 tepsi meyve şekerlemesi, karamela, bisküvi ve küçük kremalı pasta. Her yemeğin yanında servis edilmek üzere Fransız, Avusturya ve İtalyan şarapları.
Cezayirliyan, Tanzimat'ın ünlü paşası Mustafa Reşit Paşa'nın 12 Ağustos 1848'de yeniden sadrazam olması ve Maliye Nazırı Nafiz Paşa'nın güçlü desteği ile Babıali'nin Bezirganbaşı'sı ve Sarrafbaşı'sı oldu. Yaptığı hizmetlerden dolayı daha önce 1847'de kendisine ‘'Nişan -I İftihar'' madalyası verilmişti. Ayrıca Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa'nın sarrafı olarak atanmıştı. En ilginci, fesinin üstünde padişahın tuğrasını taşıma gibi çok özel bir ayrıcalığa sahipti .(Jamgoçyan, 94). Bu herkese nasip olmayan bir özellikti.
Cezayirliyan 8 milyon kuruş iltizam ücreti ödeyerek İzmir Gümrüğünün ve İstanbul Gümrüğünün mültezimi oldu. Valide Sultan'ın kahyası Tahir Paşa'nın daha önce sahip olduğu ve yolsuzluklara sahne olan İstanbul gümrüğü gelirini 20 – 22 milyon kuruştan üç misline çıkardı. 13 Mart 1850'den itibaren üç yıl için büyük gümrüğün ve 42.5 milyon kuruş ödeyerek Galata Gümrüğünün mültezimliğini aldı. Girit gümrüğünün de 4 milyon kuruş karşılığında mültezimi oldu.
Mustafa Reşit Paşa gözden düşünce yerine eski Bahriye Nazırı, sultanın en küçük kız kardeşi Adile Sultan'la evli olan ve Mustafa Reşit Paşa'nın reformlarına karşı olan, fanatik Rus düşmanı ve Macar ve Polonya mültecilerini Avusturya'ya teslim etmeyen, Mehmed Ali Paşa sadrazam oldu. Mustafa Reşit Paşa'yı küçük düşürmek için onun sarrafı Cezayirliyan aleyhine Paris gazetelerinde yazılar yayınlatmaya başladı. O sıralarda Cezayirliyan'ın bazı üst düzey yöneticilerinden 35 milyon kuruş civarında alacağı vardı. Cezayirliyan 23 Eylül 1852'de Gümrük Eminliğinden azledildi. Hazineye 53 milyon kuruş borcu olduğu iddiasıyla mahkemeye verildi. O sırada Cezayirliyan'ın 179 milyon kuruş değerinde aktifi bulunuyordu (Jamkoçyan,95,96). Hükümet gümrüğü ve Yeniköy'deki muhteşem yalısı ve bütün mülkleri içindeki eşyalarla birlikte mühürlendi. Hasköy'deki malikanesinden hizmekarlarıyla beraber ailesi kovuldu. Eşyalarına , atlarına, arabalarına , 150 Hint şalına, karısının ve annesinin mücevherlerine, pırlantalarla süslü tütün çubuklarına, toplam ağırlığı bir tonu bulan gümüş eşyalarına el kondu. İhtiyar annesi Büyükderede'ki köşkünden ayakkabısız ve elbisesiz dışarı atıldı. Mustafa Reşit Paşa da ayni akibete uğradı devlete 508.330 kuruş borcu olduğu iddiasıyla onun da mallarının hepsine el kondu. Reşit Paşa'nın yardımına o dönemin bir başka Ermeni sarrafı Makud Amira Sarimyan koştu. Mustafa Reşit Paşa Cezayirliyan'ı savunan ,eski Bahriye Nazırı Mahmut Paşa'ya, bir mektup yazdı. Bu mektubun muhatabın eline geçip geçmediği bilinmiyor. İstanbul'un 20 kadar sarrafı, Cezayirliyan'a çıkarılan 52.707.629 kuruş borcu ödemeyi taahhüt ettiler. Fakat tehdit karşısında bundan vazgeçtiler. Cezayirliyan'ın malları satıldı , 50 milyon kuruş elde edildi. Bu gerçek değerlerinin onda biri bile değildi. Paşalara bunları ucuza ele geçirme imkanı verilmiş oldu.
Cezayirliyan duruşmasında, bütün ikrarlara rağmen borçlularının adını vermedi. Bu sırada İstanbul büyük gümrüğünde yangın çıktı. Her şey kül oldu. Bütün kayıtlar yokoldu. Cezayirliyan'ın görevden alınmasından sonra gümrük gelirleri altı kat, % 85 azaldı. Prens Mençikov'un Sultan nezdinde Cezayirliyan lehine girişimlerde bulunması sonucu 13 Mayıs 1853'de serbest bırakıldı , Kumkapı'daki Patrikhane'de ikamete mecbur edildi. Abdülmecid'in adli bir soruşturma açtırması sonucu Sadrazam Mehmet Ali Paşa Aralık 1854'de yargılandı, mahküm edildi ve sürgüne gönderildi. Fakat Cezayirliyan'ın malları iade edilmedi ve çektiği sıkıntılar için bir tazminat ödenmedi. Cezayirliyan bu olaylar sırasında dostlarının nankörlüğüne özellikle yakın dostları Krikor Ağaton ve Sahab Abro'nun kendisinden uzaklaşmasına tanık oldu. Mustafa Reşit Paşa 23 Kasım'da 1854'te tekrar sadrazam oldu fakat, Cezayirliyan'a yardımcı olamadı. 1855'de görevden alınan Mustafa Reşit Paşa 1857'de vefat etti. Mehmet Ali Paşa tekrar sadrazam oldu.
Cezayirliyan ilkin İngiltere'ye gitti. 1860'da döndü. Zarif Mustafa Paşa başkanlığında bir komisyon onun hesaplarını incelemekle görevlendirildi. Bu dönemde Fransız Banker Alleon kardeşler ona çok yardımcı oldular. Borçlarından doğan ek 15 milyon kuruş faiz borcunu onlar ödedi. Ayrıca üç kardeşten her biri o hapiste iken ona 500 kuruş aylık ödedi. Her ayın ilk Cumartesi günü , bu düşkün sarrafa, yaz kış demeden Kadıköy iskelesinde meyve ve yiyecek götürmek için hamal ya da araba aradılar. Cezayirliyan 56 yaşında Kadıköy'de öldü. Kadıköy Ermeni Kilisesi'nde ilk ayin yapıldı. Ayinden üç gün sonra 5 Nisan 1861'de Masis gazetesi ölüm haberini verdi .Naaş bir kayıkla Hasköy'e götürüldü. Burada Surp Stepanos Kilise'sinde cenaze töreni yapıldı. Patrik Sarkis Kuyumcuyan da törene başkanlık etti. Törene Mıgırdıç'ın ölümüne ağlayan ve İstanbul'un yoksul halkından binlerce kişi katıldı. Saraydan ve sefaretten kimse törene katılmadı. Törende Alleon kardeşlerden ikisi vardı Özellikle Kont François Antoine Alleon , 30 Aralık 1838'de 13 yaşında iken kaybettiği oğlu için onu teselli eden , tek Katolik olmayan Cezayirliyan'ı unutmamıştı. Bu Fransız banker, Cezayirliyan'ın köşkünde , o zaman henüz bir nazır olan Mustafa Reşit Paşa'nın da katıldığı ve kızı Celestina'nın ilk piyano konserlerini verdiği toplantıları da herhalde hatırlamaktaydı. - 21 Mayıs 1841'de Celestina Cor 21 yaşında öldü. Kocası Joseph Cor daha sonra Celestina'ın kızkardeşi Adelaide Alleon (1823 – 1895) ile Ekim 1842'de evlendi , erkek kardeşleri Charles ise eğitim için gittiği Fransa'da vefat etmişti.
Cenaze törenine doğal olarak seksenlik Musevi Banker Abraham Salomon Camondo da katılmıştı. Eşi Klara, ailesi Levylerin 1801'de gözden düşmeleri sırasında merhum Mıgirdiç Cezayirliyan'ın babası Sarkis'in kendilerine yaptığı yardımın hatırasıyla Mıgirdiç Cezayirliyan'ın matemini tutanların başında geliyordu. İstanbul Büyük Gümrüğü'nün mültezimi olan Levyler azledilince 1801'deki Hasköy'deki köşklerinden atıldılar. Sarkis ve Nazeni Cezayirliyan çiftinin evine sığındılar. Mart 1801 ile Şubat 1802 arasında orada kaldılar. Abraham Salomon Camondo Levylerin kızı Klara ile 25 Mayıs 1804'de evlenmişti (Jamkoçyan, 99 ve dip notu) .
Hasköy'deki Cezayirliyan malikanesini bir Türk satınaldı. Yıkılan malikanenin taşları Sütlüce'de yapılan 12 villada kullanıldı. Mığirdiç Cezayirliyan'ın dul karısı Serpuhi Cezayirliyan, olaylardan sonra, çamaşırcılık yapmaya başladı, eski saygınlığından hiç bir şey kaybetmedi. Bugün Hasköy'de o dönemlere ait hiç bir şey kalmamıştır.
1852 yılında Mıgırdiç Cezayirliyan'ın servetine devlet tarafından, tam olarak nedeni bilinmeyen bir şekilde, eli konulduğunda ve kendisi hapse atıldığında, servetinin astronomik büyüklüğü ortaya çıktı. O amiralık yapmış olduğundan devletin zengin, elit sınıfına dahildi. Sarrafbaşılık ve Bezirganbaşılık yapmıştı. Çok zengindi. Bugünkü Galata köprüsü ile Hasköy'deki malikanesi arasındaki bütün arazilerin sahibi o idi. Güçlü politik ilişkileri vardı. Böylesi bir muameleye tabi tutulması şaşırtıcı idi. Devletin üst düzey kadrolarındaki kişilere borç para veriyordu. Onlarla sürekli mali ilişkileri vardı. Uğradığı son muamelenin belki de bu mali işlerden kaynaklandığı sanılmaktadır (https://hyetert.org/2015/05/13/gerçek - 63-migirdic-cezayirliyan). Ani düşüşünün mali alanda üstün başarısının, astronomik zenginliğinin ve devletin sonlandırmaya çalıştığı sarraflık mesleğinin en ileri noktasında bulunmasının rolü muhakkak vardı. Cezayirliyan'ın devre dışı bırakılmasından sonra sarraflık mesleği de hemen hemen sona erdi ve ülkede modern bankacılık faaliyetine geçildi.
Mıgırdiç Cezayirliyan servetini ve bulunduğu mevkii hayır işlerine , daha çok da Konstantinopolis Ermeni toplumunun yararına kullandı. Hayırseverliği ve okumuş kişileri himayesine almakla ünlüydü. Kendi okuduğu okula, Nersesyan kolejine ,yurt içi ve dışında öğrencilere bağışlar yaptı. Okuduğu koleje Fransa'dan ünlü hocalar getirdi. Cezayirliyan bu okulun masrafları için her ay 10.000 kuruş ödüyordu. Gericiler ve para işlerindeki rakipleri okula müfettiş gönderdiler ve hesaplarının kontrol ettirdiler. Bu hareket Cezayirliyan'ın küçük düşürülmesi idi. Mıgırdiç 1839'da Hasköy'de ilk Ermeni tiyatrosunu kurdu ve destekledi. Ermeni Patrikhanesi ile yakın ilişkileri oldu, onun organizasyonunda rol aldı. Protestan Ermenilere karşı 12 Ocak ve 9 Haziran 1846 aforozlarının mimarı olan Patrik I. Matteos Çuhacıyan'ın (1844-1848) azlinde rol oynadı.
Osmanlı Ermeni mimarlar ailesi Balyan'larla ,Mıgırdiç Kalfa Çarklıyan'la birlikte kurulmakta olan Yeniköy mahallesinde yaptırmaya başladığı, köşkünün inşaatı yarılanmışken tutuklanmıştı. II. Abdülhamid, büyükelçilik yapılması için, arazisi ile birlikte bu yapıyı satın aldı, Avusturya – Macaristan İmparatoru I. Franz Josef'e hediye etti. Bina 1882'ye kadar boş kaldı. Günümüzde bu bina Avusturya Başkonsolosluğu ve Avusturya Kültür Forumu tarafından kullanılmaktadır.
Mıgırdıç'ın ilk gözden düşüşü 1843'de olmuştu. İki ay hapis kaldıktan sonra Bursa'ya sürülmüştü. Musul Valisi İnce Bayraktar Mehmet Paşa'ya borç verdiği 4.5 milyon kuruştan vazgeçince af edilmişti ve 6 Mart 1844'de Bursa'dan İstanbul'a dönmüştü. Cezayirliyan 7 Mayıs 1847'de Büyük Ermeni Meclisi'ni toplama yetkisi almış ,böylece Ermeni milletine çağdaş bir kurum kazandırmıştı.