Sosyal medyada gezinirken, gözüme doğa programları yapımcısı ve sunucusu Güven İslamoğlu'nun bir paylaşımı geliyor. Bu fotoğrafı, bu yazımın içinde bulacaksınız. Fotoğraf şu:
Ormana belli ki kaçak yapılmış bir dağ evinin önünde boz ayı. Fotoğrafın altında da şu yazıyor:
“Arhavi. Dağa baraka yapmış. Kapılar zorlanınca hırsız sanıp foto kapan kurmuş. Arazinin doğal sahibi gelmiş. Yemek kokusu alıp geliyor. Şikâyet etmeyip, yaşam alanlarında onunla yaşamayı öğrenmek zorundayız. Orman, onun evi!”
Son derece doğru…
“İNSANLAR DOĞADA TANRILIĞA SOYUNDU”
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı ile ağırlıklı olarak denizlerimizin durumu ile ilgili bir söyleşi yapıyorum. Bu arada aklıma, Kapıdağ'da görülen ayı olayı gelince, onu da soruyorum.
“Bu konuda bir uzman olarak değil ama insani açıdan şu değerlendirmeyi yapabilirim” diyor ve şunları ekliyor:
“Kapıdağ'da ayı olmasından çok mutlu oldum. İnsanlar, doğada tanrılığa soyundu. Kendilerini tanrı gibi görüyorlar. Tüm doğayı sahiplendiler. Kapıdağ'ın da sahibi olduklarını sanıyorlar. Bu arada doğayı acımasızca tahrip etmeyi de sürdürüyorlar. Oysa doğa yalnız insanların değil, tüm canlıların yaşam alanı. Bu bağlamda ayı da Kapıdağ'ın doğa habitatının, doğa ekosisteminin bir parçası. Bu habitat içinde, onlarla birlikte yaşamak zorundayız. Yok efendim, ayılar, arı kovanlarına zarar veriyorlarmış. Olabilir. Öyleyse önlemini alacaksın. Bakın, Artvin ve Karadeniz ormanlarında da ayılar yaşıyor. Orada da arıcılık yapılıyor veya başka ürünler yetiştiriliyor. Ancak onlar, ayıdan şikâyet etmek yerine onların ürünlerine yaklaşmaması için ses çıkarıcı makinelerle önlem alıyorlar.”
“KURTLARI YOK ETTİK DOMUZLAR ÇOĞALDI”
Sarı, bir başka önemli noktanın altını da çizerek, “sportif amaçlı” avcılığa karşı çıkıyor. Yani avın kesinlikle spor olamayacağına vurgu yapıyor. Bu konuda da şu çarpıcı cümleleri kuruyor:
“İnsanların, avcıların vurduğu hayvanların etine ihtiyacı yok. Avcılık, insan için ihtiyaç dışı bir faaliyettir. Yani etik(ahlak) sorunudur. Hangimiz, avcıların vurduğu kekliğin, tavşanın, karacanın etine ihtiyaç duyuyoruz. Avcılık adı altında, doğadaki korunmasız hayvanların canlarını alıyoruz. Oysa her canlının, doğal yaşama büyük katkısı var. Bunu denizler için de söyleyebiliriz. Örneğin balıkçılar, ‘Yunuslar, benim balığımı yiyor' diyor. Denizler senin malın mı? Aşırı avlanmalar nedeniyle denizlerimizdeki balık soyunu tüketmedik mi? Halen avcılar, Kapıdağ'da sürek avları düzenliyorlar. Kapıdağ'da eskiden çok kurt vardı. Onları yok ettiler ve domuzlar çoğaldı. Şimdi domuzlar, tarlalara zarar veriyorlar. Kapıdağ'da, bundan 30 bin yıl önce insan yoktu ama yaban hayatı ve ayılar vardı. Doğada tüm canlılarla birlikte bir bütünlük ilkesi ve her canlının ekosisteme bir katkısı vardır. Bunu kimse unutmasın.”
Benim görüşümü zaten yıllardır biliyorsunuz. Bir kez daha yineleyeyim.
AV, SPOR DEĞİL, CİNAYETTİR! AVINIZ BATSIN!
DOĞADA, ORMANDA TETİĞE DEĞİL, DEKLANŞÖRE BASIN!