Evlerimize kapanmak zorunda kaldığımız şu günlerde, salgın bir virüs sorunu dışında bir konuyu ele almak olası değil. Var mı, yok mu korona virüs ve de sağlığımız. Can güvenliğimiz.
‘’İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın’’ diyen büyüğümüzün söylemi gibi, asıl olan insanlarımızı yaşatmaktır. Bu amaçla sağlık yatırımları ve politikalarını ona göre planlamaktır.
Yoksa bugün bu yazıda, eğitim ve öğretim üzerine pek çok düşüncemizi yazıya dökebilirdim. Üniversite bitirmiş, ataması yapılamayan öğretmenler, mühendisler, hemşireler vb. konusunu yazmak isterdim. Öğretmen, sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen saçmalığını sorgulamak isterdim.
Dünya’da tarımsal üretim yönünden kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biri iken, nasıl oldu da birçok tarımsal ürünü dışarıdan almak zorunda olduğumuzu yazardım. Dört iklimin yaşanabildiği bu coğrafyada tarım ve hayvancılıkta üretimi arttırma yöntemleri nelerdir diye sorgulamak isterdim.
Bugün iyice anlaşıldı ki, sağlığımız için temiz bir çevrenin ne kadar önemli olduğunu yazardım.
Korkutucu boyutlara varan işsizlik konusunu yazmak isterdim.
Dünya’nın tüm ülkeleriyle iyi ilişkiler içinde olmamız gerektiğini, yanlış dış politikalar yüzünden yalnızlığımızı ve bunun sonucu ekonomik kayıplarımızı yazmayı düşünürdüm.
Tüm bu ve benzeri konular günü geldikçe yazılır, paylaşılır.
Ancak bugün her şeyden önemli bir sorunla karşı karşıyayız. Koronavirüs pandemisi ile dünya sarsılıyor. Olay aralık ayı sonlarında duyuldu. Çin’de ortaya çıkan bu salgın, 15 şubatta diğer ülkelere yayılmaya başladı. 11 martta da Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi (lokal, bölgesel olmayan, tüm dünyaya yayılma özellikli) ilan edildi.
Bu virüsün çok hızlı yayılabilen ve de çok tehlikeli olduğu anlaşıldı. Kendimizi korumanın ve hastalığın yayılmasını önlemenin en akılcı yolu evlere kapanıp, insanlarla ilişkileri sıfırlamak olduğu söyleniyor.
Tarihsel süreçte veba, kolera, tifüs, çiçek, grip verem, aıds domuz gribi, ebola adlı pek çok salgın hastalıklar olmuş. Binlerle değil, milyonlarla insan yaşamını yitirmiş. Savaşlardaki ölümlerden çok fazla insan, salgın hastalıklarda kaybedilmiş.
Her salgının önü alınmış, aşısı ve ilacı bulunmuştur. Bugün bu tehlike ile de elbirliğiyle, dayanışma içinde savaşacağız. Medyanın da doğru bilgi vermesi ile salgına yakalanmaktan kurtulacağız.
İşte burada ülkeyi yöneten hükümete, belediyelere, idarecilere çok iş düşüyor. Krizler önce emekçilerin canını yakıyor. İlk önce işten çıkarılan insanlarımızın elinden tutulmalı. Günlük kazancı ile evine ekmek götüren insanlar eve kapanınca geçimini nasıl sağlayacak? Muhtaçlara nakit yardımı yapılmalı. Kampanya açılmalı, toplanan para çaldırılmamalıdır.
Hastalığın yayılma durumuna göre de, hastane ve yatak kapasitesi, sağlık çalışanları sayısı arttırılmalıdır. Sağlık çalışanlarına teşekkür etmekle kalmamalıyız. Hak ettikleri ücretler fazlasıyla verilmelidir.
Böyle pandemi niteliğindeki hastalıklar ayrı hastanede tedavi edilmesi gerektiği anlaşıldı. İhtisas hastaneleri olması gerekir. Balıkesir’imizde çocuk doğum, göğüs ve devlet hastaneleri ayrı ayrı yerlerde idi. O zamanın yöneticileri bu anlayışla ayrı yapmış olduklarını düşünüyorum.
Bu zor günleri akıl ve bilim yoluyla ve de sağlık emekçilerinin olağanüstü çabalarıyla aşacağız.
Sağlıklı ve mutlu günler dilerim.