ANASAYFA GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR KURULUŞ KÜNYE İLETİŞİM

08.09.2023

DENİZ SEFASI

(Sevgili okurlarım,

Yaz biterken size “DENİZ SEFASI” adlı gülmece öykümü gönderiyorum.)


                                                      

Halimle Selim eşlerini, çocuklarını toplayıp feribotla Erdek'in Narlı Köyü'ne geldiler. Sıcaklık gölgede otuz beş derece. Ağustos ayının en sıcak günleriydi.

Pansiyon bulup yerleştiler. İki ailenin çocuklarının birlikte kalacağı dört yataklı bir oda bulundu. Büyüklere de birer oda ayarlandı.

Küçük kardeşler, ablalarıyla aynı odada kalmak istemediler. Önce kavga çıktı. Sonra, yastık savaşlarıyla başlayan kahkaha fırtınası, sürüp gitti...

Lokantanın duvarına, kocaman harflerle “Güveçte kuru fasulye iki milyon” yazmışlar. (Demek ki o günlerde daha her şey ucuzmuş. Ben bu öyküyü on yıl önce yazmıştım) Çok acıkan Halimle Selim:

“Aman ne güzel! Dut ağacının serin gölgesinde yemek yiyelim.” diye koştular.

Emine ile Fatma:

“Gelirken sarmayla peynirli börek hazırladık, mis gibi...” Deseler de kimse duymadı, dinlemedi... Sanki lokantada yemekler bedavaydı!

Kızlar köfte istedi, küçükler kolasız yemek yiyemezlermiş, hanımlar da pide isteyince yemek harcamaları, umulanın üstüne çıktı!

Selim avuç içi kadar toprak çanağın içindeki kuru fasulyeyi, görünce çok şaşırdı:

“Bu ne oğlum?”

Garson ağzında yayvan bir gülüşle:

“Güveçte kuru fasulye efendim!”

Selim düş kırıklığı içinde:

“Görüyorum ya da göremiyorum! Kaç kaşık oğlum, bu kuru fasulye? Lezzetli mi bari?

Garson biraz önceki yayvan gülüşle:

“Yerseniz göreceksiniz lezzetini!” dedi.

 Halim daha kızgın bağırdı:

“Oğlum, bunu kuşlara yedir sen! Bize pilav getir. Ortaya çoban salata yap, büyük olsun!”

Çocuklar da pilav istediler. Çoban salata tüm görkemiyle masada yerini aldı. Soğanların arasında domates, salatalık bulmak zor oldu. Selim hâlâ kızgın garsona sordu:

“Oğlum, bu hafta domates fiyatları, birden arttı da bizim mi haberimiz yok! Salataya maydanozların sadece saplarını mı koydunuz? Zeytinyağı, limon unutulmuş!”

Garson pişkin pişkin sırıtmaya devam etti:

“Maydanoz sapları çok yararlıdır. Müşterilerimiz yağ istemiyor. Kilo yapıyormuş! Domates ekşisi bu mevsimde daha yararlıdır. Afiyet olsun!”

Kumsalda, geniş yapraklı incirin altında, havlu sermeye yer bulundu. Emine ile Fatma birbirlerine güneş kremi sürerken Halim ile Selim, küçük oğlanların deniz simitlerini şişirdiler. Bunu gören anneler bağırmaya başladılar:

“Küçücük çocuklar denize giremez! Oğlum denize girmeyin!”

Halim celallendi:

“Hanımlar, denize girmek için İstanbul'dan buraya geldik. Seyretmeye gelmedik!”

Onlar tartışırken genç kızlar, yeni bikinilerini giymiş, denize girip, birbirleriyle yarışmaya başlamışlardı bile. Fatma arkalarından koştu:

“Yüzmeyin! Boğulursunuuuz...”

Selim Fatma'nın arkasından koştu:

“Hanım, onlar yüzme biliyooor... Yaşları on beş...”

“Yüzme biliyorlar ama buradaki denizi, bilmiyorlar!”

Oğlanların kumdan kule yapmaktan canları sıkılmıştı. Arada sırada, denize kaçamak girmelerine, göz yumuluyordu. Çok yüz bulmasınlar diye anneler, sırayla bağırmayı da unutmadılar.

“Üstünüzü kumlamayııın...”

Mısırcı bağıra çağıra kumsaldaki çocukları, çevresine topladı. Hepsine mısır alındı. İncirin dibinde biriken mısır koçanlarına bakan Halim, gülmesini tutamadı:

“Seneye gelince, bu koçanlara bakar, yerimizi buluruz!”

Beş çayı saatinin geldiğini, anlamış gibi keten helvacı, helvaları yetiştirdi!

“Hah... Bir bu eksikti! Şimdi tamam oldu. Bunlar cebimizden paralarımızı almak için sözleşmişler mi ne? Çok da ustaca başarıyorlar doğrusu.”

Keten helvacı, bütün sevimliliği ile çocuklara yaklaştı. Kumsaldaki tüm çocuklar, hemen çevresinde halka oldular.

“Çocuklaaar!.. Babanızdan helva isteyin. Babanız size helva alsın. Ali... Murat… Berkaaan... Babanızdan helva isteyiiin!..”

Kızlar, kendilerini helvacıya anımsatmak istediler:

“Berna... Yükselll... Biz de varız helvacııı! Anneler de koroya katıldılar:

“Emineee... Fatmaaa... Babanıza söyleyin de size helva alsın...”

Helvacının yüzü güldü. Hayatından çok memnundu. Kumsalda bulduğu bu şakacı kalabalık aile için daha ne şakalar yapabilirim, diye düşünüyordu. Kuma bağdaş kurup oturdu. Halim ile Selim çok bozuldular.

“Çocuklar, siz de her gördüğünüzden istemeyin! Tatil paramızı ilk günde bitireceksiniz! Hanımlar, akşam oldu, daha denize girmediniz. Yağlanıp yağlanıp pehlivan gibi güneşte yatmayın! Haydi denize girin de pansiyonumuza gidelim. Daha ilk günde çok kızardınız!”

Çocuklar keten helva isteriz, acıktık diye tutturdular. Kızlar helva alınmayınca küstüler. Hanımlar, çocukları daha çok kışkırttılar. Helvacı, kumsala demir atmış gibi yerinden hiç kıpırdamadı.

Halim ile Selim, ceplerindeki paralarını katışıp helva paralarını ödediler. Sonra, tehditlerini savurup pansiyonun yolunu tuttular.

“Bir daha mısır isteriz, helva isteriz, kola isteriz, çay isteriz demeyin! Paramız bitti!”

Emine ile Fatma kıkırdaşırken arkalarından seslendiler:

“Bu, tatilin birinci günüydü. Altı günümüz daha var. Yiyeceğiiiz.. İçeceğiiiz... Gezeceğiiiz... Buraya denizi seyretmeye gelmedik! Seyretmek isteseydik deniz İstanbul'da da vardı!”

Kızlar küskün küskün boyunlarını büktüler:

“Biz, bu akşam Ocaklar'daki güzellik yarışmasına gideceğiz!”

Halim, elindeki deniz malzemelerini yere attı, ellerini dizlerine vurdu:

“Eyvah! Hepiniz güzel seçilirseniz, buralar bize dar gelir! En iyisi, biz ünlenmeden bu gece, eve gidelim! Bir daha da dışarıya çıkmayalım Seliiiim...”

Küçük oğlanlar havalara zıplarken bağırdılar:

“Baba, biz dönme dolaba, atlıkarıncaya, salıncaklara bineceğiiiiz...”


Bu yazı 133 defa okundu.


Yorumlar


Ad Soyad E-Mail
GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR ARŞİV

KONUMUMUZ

Altıeylül / Balıkesir

ADRES

Altıeylül Mah. Çiğdem Sok. İnaler İş Mrk.No: 8 1/1 Altıeylül / Balıkesir
MND Ajans
©2020 | Tüm Hakları Saklıdır
MND Ajans