Genlerimizden, anne karnındaki sürece, dünyaya doğuşumuza, bebeklik- çocukluk yıllarına, ergenlik, olgunluk ve yaşlılık dönemine kadar hep sağlıklı olmaya çaba gösteririz. Bunun için iyi beslenmek gerektiğini biliriz. Temizliğe önem veririz. El, yüz, vücut ve giysi temizliğinin önemi ortadadır. Bu nedenle beslenme, temizlik, çevre şartları, temiz hava, temiz su herkes için ulaşılabilir ve sürekliliği olmalıdır.
Anladığım şu, asıl olan hasta olmamanın yollarını bulmaktır. İşte bunun için temiz bir çevre, doğru beslenme, hijyen (temizlik), düzenli bir yaşam, sağlığımıza zararlı alışkanlıklardan kurtulmamız gerekiyor.
**
Tüm bu önlemlere rağmen hasta olmuşsak hastane, doktor, ilaç gereksinimi kolay ulaşılır olmalıdır. Hastanelerin ayrı ayrı yerlerde branş hastaneleri biçiminde olmaları gerektiğini koronavirüs salgını nedeniyle bir kez daha anladık. Çin Devleti on günde bu salgın hastalık için özel hastane yaptı. Neden?.... Bizde boşaltılmış eski hastaneler bir-iki düzenlemeyle koronalı hastalara açılmalıydı. Salgın hastalıkların hastanesi ayrı olmalı, yönetici, doktor ve diğer sağlık çalışanları branşları konusunda daha bilgili, birikimli olacakları için daha yararlı, daha iyi tedavi sağlanacaktır diye düşünüyorum.
Ayrıca bana, ‘’şehir hastaneleri’’ adı anlamsız geliyor. Bir de ‘’köy hastaneleri’’ de olacak mı? Yapılış mantığının da mantığı yok. Bu hastaneler için ‘’devletin cebinden bir kuruş çıkmadı’’ diyenler, şimdi ne kadar ödeme yapıldığını halka söylesinler. Bu hastanelerin yapım maliyeti hakkında da bir rakam söylenmiyor. Kaç yıl borçlandırıldık bilmiyoruz. Torunlarımız öder artık.
**
Bütün hastaların şehir hastanesinde tedavi gördüklerini, eski hastanelerin boşaltıldığını hatta yıkıldığını biliyoruz.
Örneğin, Balıkesir’de koronovirüs hastaları ‘’şehir hastanesi’’ adı verilen hastanesinde mi, tecrit uygulaması yapılabilen ayrı bir hastanede mi tedavi alıyorlar merak ediyoruz. Sağlık yetkilileri bu konuda ne gibi açıklama yaptılar bilmiyoruz.
Temiz bir çevrede, temiz hava, temiz su istemek anayasal hakkımızdır. Sağlıklı yaşayabilmenin ön koşulu temiz ortamdır. Balıkesir şehir şebeke suyunun sanırım büyük çoğunluğu İkizcetepeler Barajı’ndan veriliyor. Baraj yapılalı çok yıllar oldu. Baraj havzasındaki 7-8 köyün kanalizasyon ve atık suları arıtmadan geçirilip, kanal havzası dışına boşaltılmalıdır. Kanal havzası ağaçlandırılmalı, erezyon önlenmelidir. Daha temiz, daha kaliteli su elde edilmelidir.
**
Çevreyi temiz tutmak biz insanların görevidir. Bunun için ‘’eğitim şart’’ demek uygun düşer. Başta sorumluların görevidir. Çevreyi kirleten her türlü kurum, kuruluş ve şahıslar tesbit edildiğinde cezalandırmak caydırıcı düzeyde olmalıdır.Yeşil alanları çoğaltmak, çevreyi ağaçlandırmak, var olan ormanlık alanları korumak hem bizim, hem yetkililerin görevidir.
Akarsularımız, göllerimiz, denizlerimiz iyice kirletildi. Balıklar yok oldu. Martılar bile denizleri terk etti. Şehir çöplüklerinde toplandılar. Bu korona belasından kurtulduktan sonra, her şeyi yeniden kurgulamamız gerekiyor. Ne kırsalımızda av hayvanı kaldı, ne sularımızda balık var. Belki de kimse farkında değil, seçe kuşları bile yok oldu. Orta Asya çölleştiği için atalarımız yurt arayışı içine girmişler. Anadolu’yu da çölleştirmemize az kaldı. Başka yurt arayışına giremeyiz. Başka yurt yok.
Şu anda yaşadığımız topraklar, bizim yurdumuzdur. Burayı yaşanır hale getirmenin yollarını bulmalıyız. Suyu, havayı temizleyecek koruma önlemlerini acilen almalıyız.
**
Buradan öneriyorum.
1- Tüm askeri birlikler, orta dereceli okul öğrencileri, dikim mevsimlerinde, gerekirse bir haftayı fidan dikimine ayırmalıyız.
2- Naylon poşet kullanımı kesinlikle sona erdirilmelidir.
3- En az üç yıl kara ve su avcılığı yasaklanmalı, doğanın kendini yenilemesine fırsat tanınmalıdır. Üç yıl sonrasının avlanma kuralları da şimdiden belirlenmelidir.’’ Doğayı Koruma Bilim Kurulu’’ oluşturulmalıdır. Bu kurulun önerileri dikkate alınmalıdır.
Yoksa bu gidişle koronavirüs benzeri salgın hastalıklarla karşılaşmamız kaçınılmazdır.
İş, aş, ekmek çok önemlidir. Ama önce sağlık…….
Sağlıklı günler dilerim.