Bundan önceki üç yazımda Hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife’nin özgeçmişini , fikir ve düşüncelerini ve kendisine yapılan eleştirileri ve ona yapılan övgüleri özetlemiştim. Bu yazılarımda
Rahmetli Sayın Prof. Dr, Yasar Nuri Öztürk’ün Yeni Boyut yayınları arasında 2009 yılında çıkan, geniş bir bilimsel araştırmaya dayanan, “Arapçılığa Karşı Akılcılığın Öncüsü İmamı Azam Ebu Hanife –Esas
Fikirleri Gölgelenen Önder” isimli dev eserinden yararlandım. Bu yazımın konusu Sayın Öztürk’ün Hz. Muhammed , Ebu Hanife ve Mustafa Kemal arasında gördüğü ortak noktalardır.
Sayın Öztürk , “Hz . Muhammed, özgürlüklerin ve esaret tanımamanın sembolü müdür yoksa daha çok namaz kılmanın, daha görkemli sarık sarmanın sembolu mü ?” diye soruyor ve soruyu şöyle
yanıtlıyor “Kur’an birinci şıkkı onaylıyor. Hz.Peygamber bu şıkka göre yaşadı ve onu miras bıraktı.
Emevi, bu mirası yozlaştırıp “özgürlüklerin peygamberi’ni” “ daha çok namaz kılmanın , daha görkemli Arap sarığı sarmanın sembolü” haline getirdi” (a.g.e 192).
Sayın Öztürk’e göre bu saptırma ve yozlaştırmaya ilk büyük isyan İmamı Azam’dan geldi.“ Arap fistanı ile Arap saltanatlarını dinleştirenler İmamı Azam’ı “namazsız ve isyancı bir din” kurmakla
suçladılar. İmamı Azam , Hz. Peygamber’i özgürlüklerin ve esaret tanımamanın sembolü olarak öne çıkarmanın faturasını başıyla ödedi. Ve Büyük İmam’ın ardından İslâm tarihi asırlarca Emevi
zihniyetiyle yürüdü. Ta Mustafa Kemal’e kadar. “Türk Kurtuluş ve Aydınlanma Savaşı’nın anlamını şöyle açıklıyor Sayın Öztürk; “Mustafa Kemal , Imamı Azam’ın hedefine vardırılamamış isyanını
hedefine vardırdı. Türk Kurtuluş ve Aydınlanma Savaşı’nın esas anlamı budur. Mustafa Kemal , Hz. Muhammed’i , yeniden, esaret tanımamanın sembolü ilân etti. Tıpkı İmamı Azam gibi, İslâm’ın temel
ibâdetinin “zulme karşı çıkış” olduğunu dünyaya duyurdu.Hz. Muhammed’in en büyük mucizesinin özgürlük savaşı Bedir Harbi olduğunu da Müslümanlara duyurdu.”
Sayın Öztürk’e göre “Emperyalistler , ezip sömürmek istedikleri toplumların direnen unsurlarını bir türlü “insanlık düşmanı gibi tanıtmakta , onları faşizmle, despotizmle, insan haklarını ihlâlle, aşırı
devletçilikle, evrenselliğe karşı çıkmakla suçlamaktadırlar. Onca ilmine , irfanına , bütün fikıh ekollerinin babası sayılmasına rağmen İmamı Azam’ı işkenceler altında katletmelerinin sebebi işte
budur. Yani zulme ve zalimlere örtülü destek anlamına gelecek uşaklığa yanaşmaması…
Türk Kurtuluş Savaşı’nın öncülerini , özellikle Mustafa Kemal’i aynen böyle suçlamışlardır. Ve bugün emperyalizmle işbirliği zilletine tenezzül edenler de Mustafa Kemal’i ayni Haçlı lügati kullanarak
suçlamaktadırlar .”( a.g.e.193).
Sayın Öztürk ayrıca; “Ahzâb suresi 57. ayetine göre “ Allah’a ve Peygamber’e eziyet edenler lânetlenmişlerdir” diye hatırlatmaktadır. “ Peygamer’e eziyeti anlamakta zorluk çekilmez ama Allah’a
eziyet nasıl olur ?” diye sorguluyan Öztürk soruyu şöyle yanıtlıyor “Zalimlere pasif destek yani onlara yamaklık , Allah’a eziyet etmektir. Allah bundan öylesine rahatsız olmaktadır ki bunu bir intikam
sebebi saymaktadır”.