Bahar aylarında yapılması gereken tarımsal faaliyetler yapılabiliyor mu? Talep çok ve her zaman var. Üretim, arz yapılamazsa esas sıkıntı o zaman kendini gösterir. Gıda temini sıkıntısı olursa, işte bu durumda, açlık sofuluğu bozar.
Tarımsal üretimi arttırmak için neler yapılıyor? Neler yapılmalı konusunu ele almanın tam zamanıdır.
****
Hemen herkesin görüş birliği içinde olduğu sonuç, Türkiye tarımının gerilediği, üretimde düşüşler görüldüğü yönündedir. Topraklarımızın önemli bir bölümünde ekim –dikim yapılmıyor. Kırsal kesimde oturan, tarımsal faaliyette bulunan halk yüzde onun altına düşmüştür. Köylerde daha çok üretim yapamayacak yaşta insanımız kalmış. Köy okulları kapanmış. Var olan çocuklar belli merkezlere taşınarak eğitim-öğretim faaliyetini sürdürüyorlar. Köylerdeki ( kırsal mahalleler) halkımız kendi ihtiyacına yetecek kadar ürün yetiştiriyor, pazara götürüp satacak kadar değil.
Bazı verimli bölge ve yörelerde ise büyük ölçekte üretim yapılıyor. Bu yörelerden göç de az oldu. Göç dediğimiz, kırsal yerleşimlerden kasaba ve kentlere gidip yerleşenlerden söz ediyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 30 üretim havzasındaki büyük üreticilere destek yapıldığı anlaşılıyor.
Köy nüfusunun bu kadar azalması, dünyanın en iyi iklim kuşağındaki, en verimli topraklarımızda tarımsal üretimin bu derece düşmesi sadece şimdiki hükümetin hatasından değildir. Hatalar zinciri bu sonucu yarattı.
****
Cumhuriyet tarihimizin pek çok başarıları yanında, en önemli kayıpları benim görüşüme göre;
1- Köy Enstitülerinin kapatılması,
2- Halk Evleri ve Halk Odalarının kapatılması,
3- Köy-Kent projesinin uygulanamamasıdır.
1950’li yıllardan bu yana köylüyü köyünde, üretimin içinde tutacak hiçbir politika uygulanmadı. Aksine kente göçü teşvik ettiler. Çünkü sanayileşmek için iş adamlarının ucuz işgücüne ihtiyaç vardı. Sermaye birikimi ucuz işgücü ile sağlanabilirdi. Tarım kesimi feda edildi.
Herhangi bir köyü, iyi bildiğiniz bir kırsal mahalleyi ele alalım. Cumhuriyet hükümetleri bu köylere zar-zor gecikmeli de olsa yol, okul, bazı köylere su, ve en son köylüden katkı payı da alarak elektrik götürebildi.
Üretimin artması ve köylüyü köyünde üretimin içinde tutmak için bu hizmetler yeterli miydi? Yetmedi ki, köylü kentlere göç etti. Zirai üretimde planlama, rehberlik, yönlendirme ve teşvikler olabilseydi göç olmayabilirdi. Köy Enstitüleri varlığını sürdürebilseydi, Halk Evleri ve köylerde Halk Odaları kapatılmasaydı, bugün daha kültürlü, bilgili ve üretimi arttırma yönünde daha bilinçli insanlarımız köylerde oturuyor olacaktı. Hele köy-kent projesi milli bir proje gibi uygulanabilseydi, kasabalaşmış ve merkezi büyük kırsal yerleşim yerlerimiz olurdu. Belki o zaman köy-kent merkezinde tarım uzmanı, hayvan sağlık uzmanı diğer bazı elemanlar istihdam edilebilirdi. Zamanla orman içi küçük köyler boşalır köy-kent merkezine yerleşirdi. Ormanlarımız da daha az tahrip edilirdi. Ayrıldığı köyündeki arazilerinde yine üretim yapılabilirdi. Büyük şehirlerde de bugünkü nüfus yığılması olmazdı.
Olmadı, oldurulmadı. 60’lı, 70’li, 80’li yıllarda hükümet olanlar sermaye yanlısı hükümetlerdi. Köy Enstitüleri’ni, Halk Evleri’ni kapatan siyasal iktidarlar daha sonraki dönemlerde Ecevit köy-kent dedikçe Demirel’ler, Özal’lar ‘’ Ey ahali, pılıyı pırtıyı toplayın. Sizi köyünüzden göç ettirecekler’’ biçimli dalga geçiyorlardı. Kooperatifleşme diyene ‘’ komünist ‘’ diye saldırıyorlardı. Köylüyü, çiftçiyi heyecanlandıracak hiçbir teşvikleri olmadı. Sanayici ve iş adamları nasıl teşvik ediliyorsa, tarım üreticisi de desteklenmeliydi. Edilmedi. Emeğinin karşılığını alamayan üretim yapacak yaştaki insanımız da kentlere göç etti. Tarımsal üretim düştükçe düştü. Bugün de aynı sistem sürüyor. Halbuki biz kendi kendine yetebilen dünyadaki yedi ülkeden biriydik.
****
Bugün gelinen noktada kırsal kesimde oturan küçük üreticiler ihmal edilmiş, unutulmuş, küstürülmüştür. Bu nedenle göç hızlanmıştır. Tarlalar bomboş duruyor. Devletin kağıt üzerinde teşvik yaptığı görülüyor ancak, büyük çiftlik sahiplerine, besi çiftliklerine, büyük tavuk üreticilerine vb. yapıldığını biliyoruz.
30 İlimizde Büyükşehir uygulamasına geçildi. İzmir, Aydın Büyükşehir Belediyeleri başta olmak üzere bazı belediyeler, tarımsal üretimi arttırmak için çeşitli girişimlerde bulunuyorlar. Köylüyü, üreticiyi korumak için tohum, fide, teçhizat vb. desteği veriyorlar. Köylünün satamadığı, para etmeyen, tarlada kalacak bazı ürünlerini alarak zararını en aza indirmeye çalışıyorlar. Kentlerdeki ihtiyacı olanlara dağıtarak halkımıza iki yönlü yardımcı oluyorlar. Bu belediyeler süs bitkisi ve fidanlarını sözleşmeli ürettirdiği kendi köylüsünden alıyor. Süt, portakal, mandalina, limon, patates üreticilerine destek oluyorlar.
Buna karşılık başka bazı belediyelerin benzer bir çalışmasını, girişimini hiç görmüyoruz, duymuyoruz.
****
İşte ilkbaharın şu günlerinde tarım faaliyetlerinin hız kazanması gerekiyor. Korona salgını yüzünden sokağa çıkamayan üretici tarlasını ekemez, dikemezse önümüzdeki zamanlarda gıda temininde sıkıntı yaşanabilir. 7 liranın üstündeki dolarla ithalat (dış alım) yapmak zorunda kalırsak, gıda maddelerinin fiyatı nereye varır bilinmez.
Ülkeyi yönetenlerin buna çözüm üretmesi gerekiyor. Zaman geçti, geçiyor. Çözüm bulunacaksa hemen bulunmalıdır. Üretimi arttırma yönünde pek çok çözüm önerilerimiz var. O da başka bir yazının kapsamında olsun…..