COVID-19’un yaşantımıza girmesiyle birlikte başka bir sorun daha ortaya çıktı. Hastalığın görüldüğü gruplardan 65 ve üstü ile 20 yaş ve altı olanların
hastalığın kötü etkilerine karşı korunması amacıyla evde kalmasının istenmesi ve sokağa çıkma yasağı konulması…
Bu sadece ülkemize özgü bir durum değildir. Ancak bu sayede sanki potansiyel hasta ya da potansiyel taşıyıcı gibi bu grupların hedefe alınması hoş bir yaklaşım olmadı.
Yani kaş yapayım derken göz çıkarmak gibi. Çok uzun süredir sokağa çıkamayan bu grupların kendi iç dünyalarında yaşadığı psikolojik çöküntü ayrı bir sorundur.
Bu tür sorunların fark edilmemesindeki bir başka çarpıcı nokta ise COVID-19 bilim kurullarında etik uzmanı üyelere yer verilmeyişidir. Bu yüzdendir ki, yaşananların
iç yüzünü algılamak bazen gecikebiliyor.
Bir zamanlar bu durum HIV (+) ve AIDS hastalarında da yaşanmış, kan ve kan ürünlerinden pozitif olan hastalara farklı bir gözle bakılmış ve damgalamaya maruz kalmışlardı.
COVID-19 bir viral hastalık tablosudur ve soğuk algınlığı benzeri semptomlarla seyretmektedir. Influenza etkeni olmayan bir tür grip de diyebiliriz. 65 yaş ve üstü gruplarda hastalığın şiddetli seyretmesi ve
bu gruplarda ölümcül etkisini göstermesi bu yaştakilerin toplumdan soyutlanması gerektiği anlamına gelmiyor. Bu kişilerin sokağa çıkması halinde toplum tarafından evine dön, dolaşma, hasta olacaksın veya hastalık yayacaksın şeklindeki tepkilerin haklı bir gerekçesi de yoktur. Çünkü herkesin COVID-19 olması ihtimali yüksektir.Bazı konularda düşünce tarzımızı artık değiştirmemiz ve geniş açıdan olaylara bakmamız lazımdır. Uzun süredir evde kalan yaşlı grupların sokağa çıkma yasakları kalkmalı ama bazı şartlar getirilmelidir. Örneğin maskesini belirtilen tarzda takması, parklarda uzun süre oturmalarının önüne geçilmesi önemlidir. Alışverişlerini yaptıktan sonra çok fazla dışarıda kalmadan evlerine dönmelerinin önerilmesi gibi. Hastalığın ilk ataklarında evlerinde kalarak duyarlılık gösteren bu kişilerin bu zorunlu kalış ile sorumlu davrandıklarını söyleyebiliriz. Ancak fiziksel hareketlerinin önlenmesi, dış teması kesmeleri sonucunda sağlıklarının bozulması riski de vardır. Ayrıca hedef tahtasındaki bir grup gibi değerlendirilmeleri hiç de etik bir yaklaşım değildir.
O halde bu gruplara da esnetilmiş bir sokağa çıkma hakkının tanınması çok doğal ve beklenen bir taleptir ve kısa sürede gündeme alınmalıdır.