BERLIN VE YERALTI DÜNYASI
İngiliz ve Amerikan birlikleri Berlin'e geldikten ve yerleştikten kısa bir süre sonra , Amerika'nın Vahşi Batısı'nda yaşananlara benzer olayların önüne geçilmeye başladı. Sovyet askerleri daha çok kaçak olarak Batı bölgesinde suç işliyor ve Doğu'ya geri dönüyorlardı. Müttefik askerleri arasında suç oranı daha düşüktü. Disiplin sağlandıktan sonra gıda kamyonları yirmi dört saatte devamlı olarak şehre girmeye, Ruhr havzasından da artan miktarda kömür getirmeye başladılar. Su ve kanalizasyon boruları tamir edilmiş , sistemler çalışır hale gelmişti. Yollardaki çoğu yıkıntılar ve tahrip edilmiş tank ve silahlar toplanmış, yollar temizlenmişti. Sokaklarda elektrik lambaları ve hava gazı kısmen çalışır hale getirilmişti.
Hastanelere ilaç servisi yapılıyordu. Ortaçağlar'dakine benzer bir hastalık salgını tehlikesi, bitleri öldürmek için getirilen kırk ton DDT ve bol miktarda disinefectant ile önlenmeye çalışılıyordu. Gelen ilaçlar arasında 5 milyon ünite insulin , 13 milyon aspirin, 4.5 milyon bakteri önleyici tablet, difteriyi önlemek için büyük bir tank anti -toxin vardı. (Milton,105).
Bunlar olurken kısa bir süre için duvarlara gece kulüplerinin yönünü gösteren afişler asılmaya başladı. Müttefiklerin Berlin'e girmesiyle mantar gibi artan bu kulüplerin arasında Roxy's, Boby's, Chez -Ronnie, Rio Rita ,Embassy , Royal, Femina ve Blue - White başta geliyordu. Buralarda içkiler pahalı kadınlar ucuzdu. Çevrelerinde yıkıntılar ve evsiz insanların sokakta yattığı bu kulüplerin içinde bir jaz topluluğu çalarken, yarı çıplak garson kızlar hizmet ediyordu. Yeniden kumaş kaplanmış rahat koltuklar ve masalarda kolalanmış beyaz masa örtüleri bulunuyordu. Kulüpler bol miktarda genç kızı cezbediyordu. Burada Müttefik askerlerinin kadınlarla arkadaşlıkları yasaklanmıştı. Cezası büyük bir para olan 65 dolardı. Bu nedenle kadınlara ‘'65 dolarlık soru'' – 65 dollar question – lakabı takılmıştı. Ordu broşüründe ‘' Alman kadınları sizi baştan çıkarmak için eğitilmiştir'', ‘'Arkadan bıçaklanmaya değer mi'' diye yazıyordu. Kulüpler bu kurallara, ve yasaklara uymuyordu. Onlara göre seks yapmak arkadaşlık yapmak demek değildi. Bir biftekli sandviç, yarı aç kızları baştan çıkarmak için, bir elmastan daha kıymetliydi. Çikolata, sigara ve naylon çorap da baştan çıkarma araçlarındandı. Beş sigara bir kızı baştan çıkarmak için, 25 paket sigara son model Leica marka bir kamera almak için yeterliydi (Milton,106)
Kadınların ya da kızların hepsi, zorunluluktan fahişe olmamıştı. Bazıları yalnızca bir erkeğe sarılmayı, kolları arasında olmayı , onunla sevişmeyi özlemişti. Berlin'in Lichterfeld bölgesinde 15.000 nüfus içinde 16 ile 21 yaş arasında yalnız 81 erkek vardı. Tempelhof'ta 10 genç kadına karşı 1 erkek düşüyordu ve erkeklerin hepsi cepheden perişan halde dönmüş olanlardı. Çoğunun kol ya da ayağı kesilmişti , hasta ve engelli idiler. Kadınlarla yakınlaşmaları sonunda cinsel hastalıklar alabildiğine arttı. Özellikle yaygınlaşan frengi ve bel soğukluğu müttefiklerin kabusu haline geldi.
Bu olaylar devam ederken Berlin'de karaborsa da alıp başını gitmişti. 1945 -48 arasında İngiliz Askeri Yönetimi Direktör Yardımcısı olan General Robert (Looney) Hinde , konu gülüp geçilecek konu olmaktan çıkmış , çok büyümüştü diyor (.Milton. 109). Karaborsadan ilk yararlanan , Alman esir kampından kaçan bir İngilizdi. Sovyetler'in Berlin'i tek başına yönettiği sırada yasa dışı gıda, alkol ve sigara karaborsasını başlatanlardan biriydi. O İngiliz askerlerinden satın aldıklarını Almanlara, Almanlardan satın aldığı kamera gibi şeyleri de İngilizlere satarak işe başlamıştı. Len Carpenter sonra kadın ticaretine de girdi. Ayni konuda bazı Amerikan , İngiliz ve Sovyet askerleri de devreye girince aralarında şiddetli bir rekabet başladı.
Berlin'in Tiergarten ve Alexanderplatz semtleri karaborsacıların merkezi idi. Burada yalnız küçük operatörler değil , Ruhr havzasından gelen bir çelik baronundan farklı giyinmemiş olan bir büyük karaborsa patronunu da görmek mümkündü. Bazı malların karaborsa alımının ve satımının yanısıra, kadın ticareti ve tefecilik de günün en popüler iş konularındandı. Ayrıca antika eşya ticareti hayli artmıştı. Yalnız Berlin'den haftada bir milyon mark değerinde antika eşya satın alınıyor ve ABD'ye sevkediliyordu. Ruslar ise antika eşyadan çok modern eşyaları tercih ediyordu. Satın alınan eşyaların bedeli sigara, alkol ve yiyecekle ödeniyordu. Sigara en önemli alış veriş aracıdıydı. Sigara çok kıymetli olduğundan Almanlar sigarayı içmiyor , bir para gibi saklıyordu. Ancak gece kulüplerinde sigara içen Amerikan ya da İngiliz askerlerine rastlanırdı. Daha sonra atılan sigara uçlarında kalan tütünlerden yapılan yeni bir sigara üretim işi ortaya çıktı. Bu sigara uçlarını kulüplerin kapılarında bekleyen küçük çocuklar ya da sigara tablasından garsonlar topluyordu. Amerikalılar alışkın oldukları , güvene dayanan çek sistemini uygulamaya çalışırken , bu sisteme alışık olmayan Sovyet askerleri bu gün attıkları imzayı ertesi gün tanımıyorlardı.
20 Aralık 1946'da Berlin şehir meclisi için yapılacak seçimlerde iki taraf da büyük hazırlıklar yaptı. Doğu Alman lideri Ulbricht seçimleri kazanmak için yalan haber yaymaya ve batılıların o zamanlar pek fazla bilmediği yöntemleri uygulamaya başladı. General Kotikov ve Albay Tiulpanov , ona bu konuda yardımcı oluyordu. Bütün Berlin'i kapsayacak şekilde çocuklara defter, büyüklere yiyecek dağıttılar.Demokratik bir seçim yaşanacağı sanılırken seçmenlere seçim öncesinde, 30 milyon sigara, çocuklar için 60 bin ayakkabı, her erkeğe bir şişe viski ve her kadına yarım litreden fazla içki dağıttılar. Böylece bir Alman atasözü hatırlanıyor ve uygulanıyordu: ‘'İyi bir domuz salamı fareyi yakalar'' . Fakat seçimde Ulbricht'in partisi % 19.8 oy alarak kaybetmiş , merkez parti % 48.7 oyla kazanmıştı. Ruth Andreas – Friedrich' göre ‘'Alman kadınları Sovyet sevgilileri aleyhine rey kullanmıştı'' (Milton, 196). Propaganda, rüşvet ve tehdit para etmemişti. Almanlar genel olarak özgürlüklerini birkaç kilo patates yada bir kilo undan daha değerli kabul etmişler ve satmamışlardı.