“10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” geride kaldı. Günümüzü kutlayan herkese teşekkür ederim.
Eski yıllarda “10 Ocak Gazeteciler Günü”, “Gazeteciler Bayramı” ismiyle kutlanırdı. Ancak daha sonraki dönemlerde mesleğin ve gazetecilerin sorunlarının katlanarak artması, çözüm üretilememesi nedeniyle “bayramlıktan” çıkıp, “gün”e dönüştü.
Nihat Özbek'in sahipliğinde, 1975-2006 yılları arasında, Bandırma'da günlük yayınlanan GERÇEK GAZETESİ'nin her kademesinde, aralıksız olarak görev yaptım. Bu gazetede son olarak da “Genel Yayın Yönetmenliği” ve “Yazı İşleri Müdürlüğü” görevlerini üstlendim. GERÇEK GAZETESİ, 2006 yılında, ekonomik sıkıntılar nedeniyle imtiyaz sahibi Nihat Özbek tarafından kapatılmak zorunda kalınca o da biz çalışanlar da çok üzüldük. Ama yapılacak bir şey yoktu.
Nihat Özbek, kendisinin büyük emekler vererek kurup yaşattığı gazetesini kapattıktan sonra gazetenin “isim hakkı”nı hiç kimseye vermedi. Onun vefatından sonra da mirasçıları, gazetenin isim hakkını hiçbir kişi veya kuruluşa devretmedi. Zaten isim hakkını almak için talep de olmadı. Böylece GERÇEK GAZETESİ, ilkeli ve onurlu bir yayıncılık örneğiyle Bandırma'nın ve ülkenin yayın tarihindeki yerini aldı.
O dönemlerde Bandırma'nın bir diğer günlük yerel gazetesi de “BANDIRMA GÜRSES” gazetesiydi. Bu gazetenin sahibi Şemsi Aran'dı. Avukatlık titri bulunan, ancak hiç avukatlık yapmayan Aran, kendisinden önceki yıllarda Vedat Örüç'ün sahipliğinde yayınlanan GÜRSES GAZETESİ kapandıktan sonra “Bandırma Gürses” ismiyle kendi gazetesini çıkarmıştı. Yani “Bandırma Gürses” de GÜRSES Gazetesi'nin isim hakkı alınarak çıkarılmış bir gazete değildi. Ayrı bir yayın organıydı. “Bandırma Gürses” de Şemsi Aran'ın vefatından sonra kısa bir süre oğlu Tahir Aran tarafından çıkarıldıktan sonra kapatıldı. Bu gazetenin kapanmasından uzun süre sonra Engin Arıcan, Gönen'de, “Gönen Gürses” ismiyle yeni ve ayrı bir gazeteyi yayınladıktan sonra bu yayın organı da kapandı.
Hem Nihat Özbek'in sahipliğindeki GERÇEK GAZETESİ hem de Şemsi Aran'ın sahipliğindeki “Bandırma Gürses” gazeteleri, ofset değil, TİPO tekniğiyle basılmalarına karşı Bandırma ve Türkiye'nin basın yaşamlarına damgalarını vurarak, çok ses getirici, etkili, basın ilke ve ahlakına uygun gazetecilik örneği verdiler.
O yıllarda, basın özgürlüğü konusunda ciddi bir sıkıntımız yoktu. Basına, toplumun çok büyük bir güveni vardı. Ülke düzeyinde “en güvenilir kurumlar” anketlerinde basın, hep üst sıralarda yer alıyordu. Bu güven, şimdi ise son sıralara dek düştü. Bunun nedenleri de ayrı bir yazı konusu.
O dönemde, Bandırma'da, vatandaşlar arasında, “GERÇEK GAZETESİ yazdıysa doğrudur” anlayışı bizler için onur ve gurur madalyası gibiydi.
O yıllarda “hukukun güçlülüğü” vardı, “güçlülerin hukuku” değil! Buna paralel şekilde gazeteciler, bugünkü gibi cezaevlerinde çürütülmüyordu. Çünkü o yıllarda gazetecilik suç sayılmıyordu.
Gelelim günümüze…
Önce basın özgürlüğünden başlayalım.
Merkezi Fransa'da bulunan “Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü”nün basın özgürlüğü endekslerinde, 2002 yılında 139 ülke arasında 40'ıncı sırada olan Türkiye, bugün 180 ülke arasında 149'uncu sıraya düştü.
Basın özgürlüğü, gazetecilerin kişisel özgürlüğü değildir. Toplumun doğru ve gerçek haberlere ulaşması için kullanılan bir özgürlüktür. Basın özgürlüğü kalkarsa, konuşma dahil, her çeşit özgürlük de ortadan kalkar.
Halen ülkemizde 15 bin gazeteci işsiz.
Yerel medya organları, ekonomik darboğaz içinde ayakta kalma çabası içinde.
Gazetecilerin sorunları ve çözümü konusunda yazılacak daha çok şey var elbette ki.
Onları da daha sonra yazarız.
Sözün kısası, Nihat Özbek'in imtiyaz sahipliğinde, 1975-2006 yılları arasında yayın yapan GERÇEK GAZETESİ'ndeki yıllarımı özlüyorum.
Bu arada, halen Mehmet Leventoğlu'nun sahipliğinde yayınını, internet üzerinden bağımsız ve ayrı bir yayın organı olarak sürdüren “Bandırma Gerçek”e de başarılar diliyorum.