1913'de yapılmakta olan bir kazıyı, Gaziantep (Aintap)daki Amerikan Kolejinin hocalarından Mr. Luther R. Fowle ve arkadaşları ziyaret eder. Kazı yerine ulaşmadan önce , eski adı Edessa olan Urfa'ya sonra da Haran'a gelirler. Daha güneyden dönüşlerinde Fırat nehrinin Jerablus noktasında Almanların Berlin- Bağdat düşünü gerçekleştirecek bir demir yolu köprüsü inşa ettiklerini görürler. Nehrin köprüden bir kaç yüz metre batısında ise Karkamış kazıları yapılmaktadır. Fowle, Almanların çalısanlara karşı çok sert ve katı davrandığını, İngiliz kazı grubunun ise Lawrence sayesinde yerlilerle çok iyi ilişkiler içinde olduğunu gözlemler ve Lawrence'in yarattığı güven ortamından dolayı para kasasının ortada bırakılmasına rağmen, işçilerin ona dokunmadığını yazar. Almanlara göre ise bölgede işçiler güvenilmezdir, ancak disiplinle yola gelebilirler.
Almanlar köprü işinde çalışanları isimleriyle çağırmak yerine sırtlarına yazdıkları numaraları kullanmaktadır. İşçiler bu şekilde birbirinden ayırdedilebilmektedir. Alman işçileri, bir anlamda kişiliklerinden sıyrılmış bir numaraya indirgenmişlerdir sanki.
Almanlar bu davranışlarından dolayı sürekli işçi sıkıntısı çekmektedir. Kürt işcilerle Almanlar arasında başlayan bir büyük kavga, ancak Lawrence ve Wooley'in sayesinde önlenebilir. Hatta bu başarısından dolayı Lawrence'e ve Wooley'e Osmanlı Sultanı Mecidiye nişanı verir. Lawrence bu sıralarda yirmi altı yaşlarındadır. Yıl 1914'lerin başıdır. Harp daha başlamamıştır.
1914'de orduya yazılmak için başvurduğunda Ordu Sağlık Kurulu 1,65 boyundaki, çok zayıf yapıdaki bu genç adamı fiziksel olarak yeteneksiz görür ve askerlik kaydını yapmaz. Fakat 26 yaşında olmasına rağmen Yakındoğuda bir çok bölge dilini konuşan, Türkiye, Suriye, Filistin, Arabistan, Mezopotamya ve İran'ı gezen, oraları çok iyi bilen ve bir çok kabile arasında ve Halep, Musul, Bağdat, Beyrut, Kudüs ve Şam şehirlerinde yaşamış Lawrence, sonunda Mısır'daki İngiliz kuvvetleri karargâhında görevlendirilir.
Karargâhda harita bölümünde çalışmaya başlar. Osmanlı İmparatorluğu'nun bu bölgelerinin topografyasını Türklerden çok daha iyi bildiği, Türklere karşı hazırlanan hücumlarda, sürekli başarı sağlamasıyla dikkati çeker.. Gizli servis bölümüne geçince, Türklerin hareketlerini Yakın Doğu İngiliz kuvvetleri komutanı Sir Archibald Murray'e bildirmekten sorumlu olur.
Ölü Deniz'in Güney'inde Kutsal Arabistan diye bilinen bölge ile Mekke bölgesinde yaşayan Hicaz Arapları Türklere karşi ilk başkaldırma hareketine kutsal şehir Mekke'de girişir. İlkin başarılı olan ayaklanma kısa bir süre sonra çözülme işaretleri vermeye başlar.
İttihat ve Terakki'nin yönetimi ele alması ve Abdülhamid'i düşürmesiyle, çıkarılan, genel aftan yararlanan, İstanbul'da Boğazda gözaltında tutulmakta olan Mekke emiri Hüseyin, artık serbest kalmış, İttihat ve Terakki kendisine kutsal toprakların koruyucusu ünvanını vermiştir. Yaratılan yeni hürriyet ve eşitlik havasından ilk faydalanan Hüseyin ve oğulları olur.
İngiliz Ordusunun tek kadın yüzbaşı'sı Miss Getrude o zamanki Londra'da yayınlanan The Times gazetesinde çıkan makalesinde “Eğer Türkler kendi kontrolları altında iyi niyetle bir Arap kültürünün gelişmesine yardımcı olsalardı, Osmanlı İmparatorluğu yeni bir hayat kazanırdı. Fakat onların elâstik olmayan mantığı bu fırsatı kaçırmalarına neden oldu. Abdülhamit'in tedbirli siyasetinden vazgeçip Rusya militarizminin gücünü uygulamaya kalktılar. Daha 1914'de Harp başlamadan önce Araplar, Türklere karşı kinle dolu olmalarının yanı sıra intikam alma duyguları da taşıyorlardı” diye yazar