Masalları çok severim.
Kültürümüzün geleneklerinden süzülüp gelmişlerdir.
Size bugün bir masal anlatacağım. Bakalım tanıdık gelecek mi?
Memleketin birinde, çağdaş bir kentte, bir partinin belediye başkan adayı açıklanmış. Daha önce milletvekilliği ve 3,5 yıl gibi kısa bir süre de belediye başkanlığını yürüten bu aday, yaklaşık bir yıl önceki toplantıda yaptığı açıklamada, “Ben siyasetin üst kademelerinde baş pehlivanlık yaptım. Siyaseti cazgır olarak bırakmam. Cumhurbaşkanı bile istese artık hiçbir göreve aday olmayacağım” demesine karşın şimdi “Cumhurbaşkanımız istedi. Onu kıramadığım için adayım” demiş.
Sonra muhtarların da davetli olduğu bir toplantıda, yanında milletvekili oğlu da varken bir konuşma yapmış. Artık alışılan, “Tarlada izi olmayanın harmanda sözü olmaz” klişe sözüyle konuşmasına başlayan aday, başkan olur olmaz, cumhuriyet meydanındaki kırık granitleri yeniden yaparak işe koyulacağını söylemiş. Ama kimse ona “İyi ama çok sık kırılan o Çin granitleri, senin belediye başkanlığın döneminde, bu kentin insanının cebinden çıkan büyük paralarıyla satın alındı. Üstelik yöredeki Ocaklar granitleri varken o Çin granitlerini neden tercih ettiniz?” diye sormamış.
Belediye başkan adayımız, yıkılan TEKEL binasının, o kentin il binası olacağını söyleyip, sözüm ona kentin il özlemini okşamak için mesaj vermeye çalışmış. Neyse ki, çok şükür, o kenti il yapacağı sözünü vermemiş! Yine kimse kendisine, “TEKEL binasını yıktırmayacağım. Yıkmaya kalkacak buldozerin önüne yatarım” sözlerini sormayı aklına getirmemiş.
Adayımızın, 3,5 yıllık belediye başkanlığı döneminde, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile birlikte uygulamaya sokulan ucube “Liseler Vadisi” de varmış. Liseler, kentten koparılarak, uzaklara bir yerlere taşınmış. Veliler, çocukları için bütçelerinden önemli miktarlarda servis taşıma ve okul kantinlerine yiyecek ücreti ayırmak zorunda kalmışlar. Bütçelerinde kocaman bir delik açılmış. Bu arada bölgedeki devlet hastanesi ve üniversite nedeniyle bu yörede trafikte de önemli sorunlar yaşanıyor, trafik sık sık tıkanıyormuş. Yetkililer bu trafik sorununu nasıl çözebileceklerini hâlâ kara kara düşünüyorlarmış. Adayımıza bunu da nedense kimse sorma cesareti gösterememiş.
Bu adayın belediye başkanlığı döneminde, sahildeki denizin içine, sanki çok gerekliymiş gibi “Aşk Köprüsü” ucubesi, o dönemin parasıyla 500 bin lira harcanarak yerleştirilmiş. Kentin parası, denize beton olarak gömülmüş!
Adayımız, toplantısında yine aynı taktiği uygulamış. Yanına belediye başkan aday adayı iki kişiyi ve partinin ilçe başkanını da almış. Çalışkanlığıyla belediye başkan adaylığını hak ettiği, o kentte bir karşılığı olduğu halde nedense yapılmayan ilçe başkanını övmüş. Ne yapsın, ilçe başkanı da “parti disiplini(!)” içinde susmak zorunda kalmış. Yanındaki başkan aday adaylarını da “birlik-beraberlik” vurgusu içinde övmeyi ihmal etmeyerek, zaman zaman “Öyle değil mi ….hanım?”, “Öyle değil mi, …ağabey?” demiş. Tabii, bu arada bazı gazetecilere de isimleriyle seslenerek, anlattıklarını “Öyle değil mi?” diye onaylatmayı ihmal etmemiş. Nedense bir gazeteci de çıkıp, “Biz noter değil, gazeteciyiz. Siz işinizi yapın, biz de işimizi…” diyememiş.
Bu arada, isimleri gerekli değil, bazı muhtarlar da yine “noter” gibi adayın söylediklerini, onun isteğiyle başlarını ya “Emme basma tulumba” gibi sallayarak, ya da “evet” diyerek onaylamışlar.
Hamasi söylemlere sahne olan bir toplantı böylece sona ermiş. Böylece kentin geleceği de kurtarılmış!
Masal masal matitas! Anlatmasam olmaz!
Yeni masallarda buluşmak üzere…