Sokakları deniz kokan Bandırma'm…
Çok kısa bir süreliğine bile uzak kalsam senden, burnumda tütersin…
Artık girilmese de sana bakmak bile insana huzur verir, Bandırma denizi…
Ataol Behramoğlu, “Bütün ömrümce aradığımı bulduğumda, oturup ağlayacağım bir deniz kıyısında” diyor.
Kalp deniz, dil ise kıyıdır. Denizde ne varsa, kıyıya o vurur. Deniz ne kadar dalgalı olsa da sonunda durulur. Engin deniz, taş atmakla bulanmaz.
Jimi Hendrix, “Kumdan kaleler bile eninde sonunda denize düşer” diyor.
Yağmurda yürümeyi severim. O yağmur, ayrı bir mutluluk verir bana.
Ama deniz bile olsan, yağmurda ıslanırsın.
Gemi kıyıy vurmuşsa, deniz son sözü söylemiştir. Sahil ise denizin pes ettiği yerdir.
Aslında deniz gibidir ömrümüz, geçer mi hiç gürültüsüz?
Thomas Jefferson, “Fırtınalı özgürlük denizi asla dalgasız değildir” diyor.
AH O MARTILAR!
Deniz ile martı, birbirinden asla ayrılmayan bir bütündür.
Fırtınanın şiddeti ne olursa olsun martı, âşık olduğu denizden vazgeçemez.
Can Yücel, “Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin” diyor.
Deniz, martıya küsmez, martı da denize. Birbirlerine ne kadar kızsalar da umutsuzluk hissetseler de ayrılmazlar asla…
Balık, denizin sevgilisi, martı ise imkânsız aşkıdır.
Deniz, her zaman insanların hayallerini ve umutlarını besler. Denize karşı evimiz olmasa da gökyüzüne karşı hayallerimiz var.
Nazım Hikmet şöyle diyor:
“İnsan,
Denizin olmadığı yerde,
Umut adına,
Martı olmalı”
Kulağımda Dario Moreno'nun, 1960'lı yıllardaki unutulmaz şarkısı “Deniz ve mehtap”, yazımıza, “Bizim mayamızın hamuru, limanda esen poyraz rüzgârıyla karılmıştır” diyen Bandırmalı şair Ayten Mutlu'nun, “Bir deniz kıyısında” isimli dizeleriyle son verelim:
“ağaca sarın beni
kar altında uyuklayan gül ağacına
seke seke ip atlayın avluda
ışığa sarın beni, ninemin lambasına
cebimde o ergenlik çakısı
ve kuşlu ayna
karanlığa sarın, kör karanlığa
akrepsiz yelkovansız bir saat gibi
eski pişmanlıklar kalsın duvarda
sarın beni sulara
işlenmemiş günahlar gibi inleyip duran
başucumda hiç susmayan zamanın
o yaralı timsahın gözyaşlarına
hovarda bir deniz gibiyim şimdi
batırdığım gemiler dursun ruhumda
yosuna sarın beni
yitik titreşimlerin mirasyedisi
gibi savrulup dursun yüreğimin külleri
beni sarın rüzgâra
sarın beni dağlara, dağların köpüğüne
dalgalar sürüklesin bu kırık yelkenliyi
zamansız bir kedere
ah, bütün tayfalar ölü
bütün kıyılar uzak”