Stephen Hawking, “Bilginin en büyük düşmanı bilgisizlik değildir. Bildiğini zannetmektir” diyor.
Çok doğru!
Cehalet, ne kolay! Okumak yok, öğrenmek yok, sorgulamak yok, yargılamak yok, düşünmek yok, endişe yok. Yapman gereken tek iş, duyduğuna inanmak! O kadar!
Tolstoy, şöyle diyor:
“Cahil ile tartışırken söyleyeceğin her söz, ateşe atılmış bir odundur aslında.”
İşte bunun içindir ki, gazetecilik ve özel yaşamımda polemiklere girmemeye çok dikkat ederim. Hele hele ciddiye almadığım kişilere asla yanıt vermem.
X X X
Cehalet-din-siyaset üçgeni ise çok daha önemli.
Siyaset, cahil ülkelerde o kadar insafsızca kullanılıyor ki, inanılmaz boyutlarda. Eğitim-öğretim ise tarikat ve vakıfların kontrolünde.
Nicola Tesla, “O kadar cahilsiniz ki, dininiz var diye ahlaka ihtiyacınız kalmadığını sanıyorsunuz” diyor.
Franz Kafka ise düşüncenin önemini şu çarpıcı sözüyle dile getiriyor:
“Beyinlerimiz savaşsın isterdim ama görüyorum ki, siz silahsızsınız bayım.”
X X X
Eric Haffer şöyle der:
“Küstahlık, zayıf insanın güçlü olma taklididir.”
Harika bir söz.
Ama insan yaş aldıkça hiçbir şeyi yadırgamıyor.
Vefasızlıklar, yalanlar, karalamalar insanı olgunlaştırıyor.
Dostoyevski, “Olgunlaşmak, hiçbir şeye şaşırmamaktır” diyor.
Olgunlaştıktan sonra düşünüyorsun ki, güneş, elmayı tatlandırırken, biberi acılaştırır. Suç, güneşte değil, karakterdedir. Karaktersizle işim olmaz!
Ağacın kalitesi özünden, insanın kalitesi sözünden belli olur.
X X X
Yaşam çok kısa.
Geçmişin anıları ve deneyimlerden elbette ki yararlanmak gerekir ama geleceğe de umutla bakmak çok önemli.
Susanna Tamara şöyle diyor:
“Yapamadıklarının pişmanlığıyla değil,
Yapabildiklerinin hazzıyla yaşlan.”
Ya bizim Neyzen Tevfik, yaşama nasıl bakıyor derseniz.
“Hayat üç buçukla dört arasındadır,
Ya üç buçuk atarsın
Ya da dört dörtlük yaşarsın.”
İşte bu nedenledir ki, mutlu olmayı yarınlara bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer ve bilirsin, o nehir asla durmaz.
Onun içindir ki, yaşamını sadeleştir. Yaşamını asla erteleme. Mutluluk, yolun sonu değil, süregelen bir yolculuktur.
Mutluluk, elin erişebileceği çiçeklerden bir demet yapma sanatıdır.
X X X
Vefa, çok ağır bir yüktür.
Öyle vefasızlıklar gördüm ki, anlatamam.
Yaşın değil, yaşadıkların öğretiyor hayatı.
Sen yeter ki inandığın yolda yürürken karakterini, kalbini, vicdanını bozma yeter…
X X X
“Küçük Prens” kitabından küçük bir alıntı:
“Yalnızca çocuklar ne aradıklarını biliyorlar.”
Ah, o çocukluk!
Tertemiz duygular! Masum hayaller ve umutlar…
Hayal etmek her yaşta güzeldir.
Che Guevara, “Peşinden gidecek cesaretin varsa, bütün hayaller gerçek olabilir” diyor.
Hayaller, güçlü olduğunuzu gösterir.
Ama eğer nereye gittiğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin hiçbir öneminin olmadığı da bir gerçek.
X X X
Yaman Koray'ın, yıllar önce okuduğum romanlarından biriydi, “Badanalı Yüzler”
İnsanların, birbirlerini nasıl kıskanıp, arkalarından her çeşit dalavereyi çevirmelerini anlatıyordu.
Dostoyevski, şöyle diyor:
“Eğer kirli bir ırmağı içine alabiliyorsan,
Bozulmadan kalabilmen için deniz olmalısın.”
X X X
Bilmediğim konularda asla konuşmam.
Düşüncelerimi nezaketle dile getiririm. Düşüncelerime karşı çıkıldığında da asla karşı çıkmam. Bilirim ki, hiçbir tartışmanın kazananı yoktur. Ayrıca herkesin anlayış derecesi de farklıdır. Bir kişinin anlattıkları, ancak karşısındakinin anlayacağı ile sınırlıdır.
Yüreği temiz olmayanın anlayışı da kıttır.
Mevlana, “Sözünü tartmadan söyleyen, aldığı cevaptan incinmesin” der.
İki davranış ise aklın eksikliğini gösterir: konuşulacak yerde susmak, susulacak yerde konuşmak!
Peyami Safa şöyle diyor:
“İyiler asla kaybetmez, kaybedilir.”
Kötü kalplilere ve ciddiye alınmayacak kişilere karşı en büyük silahlardan biri ise susmaktır.
Şadi Şirazi, “Bir insan kızıyorsa değil, susuyorsa bitmiştir her şey” der.
X X X
Hiç yalnız kalmanın huzurunu hissettiniz mi?
Mehmet Akif Ersoy, “Sessiz yaşadım. Kim, beni, nereden bilecektir?” der.
Nietzsche ise şu sözü çok çarpıcıdır:
“En derin denizlerde boğula boğula becerirsin tek bir nefeste yaşamayı…”
Bazı insanlar yağmuru hisseder, bazıları ise sadece ıslanır.
Kangala Ranault şöyle diyor:
“Yalnız kalma özgürlüğü sarhoş edicidir.”
X X X
Dünya şairi Nazım Hikmet, “Umuda kurşun sıkılmaz gülüm” diyor.
Umut içinde yolculuk etmek, gidilecek yolun sonu değil, yolculuğun kendisidir.
Birini yenmek çok kolaydır. Asıl zor olan birini kazanmaktır.
İşte bu nedenledir ki, başkalarının kalplerini incitmemek gerekir. Çünkü başkasına verdiğin acının zehri, er ya da geç sana döner.
Hiç kimsenin umudunu kırma, belki de sahip olduğu tek şey odur.
X X X
Yazıma üç Kızılderili atasözü ile son vereyim:
“Onun ayakkabıları ile bir mil yürümediğiniz sürece, o kişiyi asla eleştirmeyin.”
“İnsan iki ruhludur. İçinde bir iyi, bir de kötü köpek kavga eder. En çok hangisini beslersen, o kazanır.”
“Bildiklerini anlat ama
Akıl vermeye kalkma.
Anlatılanları iyi dinle
Ama hepsini doğru sanma.”