09.06.2020
CUMHURİYET ÖYLE KOLAY KURULMADI (2-6)
(Yazının Devamı...)
16 Mart 1920'de İstanbul'un işgali ve 23 Nisan'da TBMM'nin açılışına kadar geçen sürede milli mücadele tehlikeli günler de geçirmiştir. Anzavur isyanı, Birinci Düzce ayaklanması bunlar arasındadır fakat en önemilisi kumandanlar arasındaki bölünmelerdir. Bu tehlikeli günler savuşturulurken ve milli ordu kurulmaya çalışılırken 22 Haziran 1920'de Yunanlılar bütün Batı cephesinde taarruza geçtiler.
Bu taarruz 15-17 Mayıs'ta İngiltere'de Hyde kasabasında Fransız Mareşal Foyş, İngiliz Genel Kurmay Başkanı Wilson ve Yunan Başbakanı Venizelos arasında yapılan görüşmede kararlaştırıldı. Amacı Kuvvayı Milliye'yi dağıtmaktı. 11 mayıs'ta San Remo'daki barış görüşmelerinde Osmanlı delegasyonu başkanı Tevfik Paşa, öne sürülen şartları “bağımsız bir devlet anlamı ile bağdaşmıyor, bunu imzalayamam” diyerek reddetmiş ve İstanbul'a geri dönmüştü. Taarruz kararı şartların zorla kabul ettirilmesi için de bir araçtı. Bu hareket sonucunda daha yeni kurulmaya başlayan Türk cephelerinde çöküntü yaşandı ve Bursa işgal edildi. Balıkesir, Bandırma ve Bursa bölgesini işgal eden Yunan Kuvvetleri 1175 subay 35300 er 1004 kılıç ve 92
topa sahipti. Türk Kuvvetleri ise çoğu milis 5000 kişi idi. Bu çöküntü Kuvvayı Milliye'cilerin moralini bozarken Damat Ferit Paşa ve padişah taraftarlarını sevindirmişti. Hürriyet ve İtilâf'çılar ve işgâl taraftarları sinmiş hallerinden sıyrılıp Milli Mücadele aleyhine büyük bir propagandaya giriştiler. Ve 22 Temmuz'da Sevr antlaşması imzalandı. Bu arada Konya, Denizli olayları cerayan etti ve Kuvvayı Milliye'nin ve efelerin tasfiyesi gündeme geldi. Milli ordunun geliştirilmesi hızlandı.
Milli kuvvetleri dağıtmadan Yunanlıların Batı Anadolu'ya yerleşmeleri mümkün görülmediğinden 22 Haziran'da başlatılan bir buçuk ay süren Yunan taarruzu İnönü muharebelerinin nedenini teşkil eder. Zamanını Yunanlıların seçtiği fakat yerini Türklerin saptadığı 9-10 Ocak 1921'deki Birinci İnönü ve 31 Mart'daki İkinci İnönü Muharebeleri başarı ile sonuclandığında, Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal, Garp Cephesi Kumandanı ve Erkan-ı Harbiyeyi Umumiye Reisi İsmet Paşa'ya ünlü telgrafını gönderir “… Siz orada yalnız düşmanı değil milletin makus talihini de yendiniz.”. Bunu Erkan-ı Harbiye Reis Vekili Fevzi Pasa'nın telgrafı takip eder.
“yedi günden beri pek kanlı devam eden İkinci İnönü Meydan Muharebesi'ndeki azimkâr kumandanız altındaki Kahraman Garp Ordumuzun kazandığı kat'i muzafferiyetten dolayı milletimizin en büyük şükranına tercüman olarak sizi ve şanlı askerlerimizi tebrik eder ve yüksek alınlarınzdan öperim”. Birincı İnönü'nün anlamı 15. Mayıs 1919 ‘dan beri ilk kez Yunan işgal ve taarruzunun durdurulmasıdır. İkincisi ise düşmanın ilk büyük yenilgiyi tatması ve Ankara'nın ve Mustafa Kemal'in uluslararası bir önem taşımaya başlamasıdır. İkinci İnönü'deki Türk kaybı 3119 Yunan kaybı 3937'dir. İsmet Paşa karşısındaki Yunan Ordusu komutanı Papulas'ın Yunan Genel Kurmayı'na verdiği rapor şöyledir; (…..Son askeri hareketler sonunda düşman ordusunun iki yıl içınde yapamadığı gelişmeyi son iki ay içinde elde etmiş olduğuna inanıyorum. Düşman ordusu pek mükemmel bir şekilde kurulmuş ve silahlandırilmıştır. Subayları erlere nispetle fazla ve boldur. Disiplini mükemmeldir. “(a.g.e. 1073)
Yunanlılar 1921 yazında tasarladıkları yeni taaruzun hazırlığına başladılar. 10 Temmuz'da Bursa ve Uşak bölgelerinde taarruzu geçtiler. Çok şiddetli muharebelerin sonucunda Türk Batı Cephesi Kuvvetleri 25 Temmuz akşamına kadar Sakarya gerisine çekildiler. Cephe karargâhı 24 Temmuz'da Polatlı'ya nakledildi. Yunan kabinesi askeri müşaviri General Stratigos basın mensuplarına “Kemalist ordusunun akibeti belli oldu. Geriye kalan enkazın tamamen dağılması çok sürmeyecektir.” diyordu. Ankara ve Meclis karışmıştı. Meclis'in Kayseriye taşınması öneriliyordu.
Bir çok kişi Ankara'yı terkediyordu. Pusuda bekleyenler yine olumsuz propagandalarına başladılar. Fakat aksi oldu Mustafa Kemal Paşa'nın Başkumandanlığında Türk ordusu 23 Ağustos 13 Eylül arasında, 22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muharebesini kazandı. Yunan ordusunun 122164 kişi idi bunun 4364'ü subaydı. Türk ordusunun asker mevcudu daha azdı fakat subay miktarı fazlaydı. Türk Kuvvetlerinde 46228 tüfek, 515 makinalı ve 167 top vardı. Yunan kuvvetlerinde ise, 85000 tüfek, 876 makinalı ve 248 top vardı. Savaş sonunda Türk tarafı subay ve er 3282 şehit ve 13618 yaralı verdi. Şehit subay miktarı 345 yaralı miktarı 1217 idi. Yunan tarafının subay ve er ölü kaybı 15000 ve yaralı miktarı 25000 idi. Kendisine Meclis tarafından Mareşallık rütbesi verilen Mustafa Kemal şöyle diyordu “Ordumuz vatanımız içinde bir tek düşman askeri bırakmayıncaya kadar takip, tazyik ve taarruzuna devam edecektir”. Nitekim bir yıl sonra, 26 Ağustos 1922' de Büyük Taarruz başladı. Türk Ordusunun mevcudu 186900 Yunan ordusunun mevcudu 195000 idi, Türk Ordusunda 98596 tüfek, 839 ağır makineli 2025 hafif makineli 323 top ve 5286 kılıç vardı. Yunanlılarda ise 130000 tüfek 1002 ağır makineli 3152 hafif makineli ve 344 top ve 3000 kılıç bulunuyordu. 30 Ağustos Başkumandanlık Meydan Muharebesi'nde Süvari Kolordusu ve diğer birlikler tarafından geri çekilme yolu kapatılan düşman kuvvetleri (5 tümen 40-50 bin kişi) kısmen esir kısmen imha edildi. Kurtuluş Savaşı sırasında bütün muharebelerde ve hastalıklardan toplam 980 subay ve 36239 er kayıp verildi. Türk süvarileri 9 Eylül'de İzmir'e girdi. Son Yunan askerleri de 17 Eylül'de Bandırma'dan gemiyle kaçtı.
11 Ekim'de 1922'de Mudanya mütarekesi imzalandı. 30 Ekim'de Osmanlı Imparatorluğunun çöktüğu veTBMM hükümetinin kurulduğu ilân edildi. 1 Kasım'da saltanat kaldırıldı. 17 Kasım'da Sultan Vahdettin İstanbul'dan kaçtı. 18 Kasım'da Abdülmecit Efendi halife seçildi. 20 Kasım'da Lozan Konferansı başladı. Konferans 4 Şubat'ta kesintiye uğradı ve 23 Nisan 1923'de tekrar başladı. 24 Temmuz 1923'de Lozan Barış Anlaşması imzalandı. 29 Ekim 1923'de Cumhuriyet ilân edildi. 3 Mart 1924'de Hilafet kaldırıldı. Ve devrimci uygulamalar dönemi başladı.
Cumhuriyetin temelinde emperyalizme karşı bir Kurtuluş Savaşı, tam bir bağımsızlık savaşı ve kötü yönetime karşı bir Anadolu İhtilâli yatar. Egemenliğin saraydan halka inmesi, egemenliğin kayıtsız şartsız halka ait olduğunun tescili yatar. Cumhuriyet'le beraber gelen Atatürk Devrimleri ülkemize çağdaşlığın kapısını açmış, kendi başımıza bağımsız yeni, modern bir devlet kurabileceğimizi bize göstermiştir. Bu mücadelenin kaynağı daima Anadolu halkı, önderi de Mustafa Kemal Atatürk olmuştur. Türk Kurtuluş Savaşı kendi başımıza ne kadar büyük işler başarabileceğimizin kanıtıdır.
Onun için bu gün de sorunlarımıza çözümü başka ülkelerde değil kendimizde aramak zorundayız. Mustafa Kemal'in meş'alesini sömürgeciliğe ve emperyalizme bayrak açmış, Atatürk'ün heykelinin dikildiği Havana'daki Fidel Castro'lar ve göğsündan Mustafa Kemal'in Nutku çıkan Che Guavera'ların taşıdığı gibi bizim de büyük bir içtenlikle taşımak zorunluluğumuz bulunmaktadır.
Bu yazı 540 defa okundu.