İyi olmasa Ahmet Hamdi Tanpınar; “Bizim asıl romanımız türkülerimizdir.” Der miydi?
Elimde kumanda ne izleyeyim diye kanal kanal dolaşırken yeni kurulmuş kanallardan birisinde Neşet Ertaş'la ilgili bir program dikkatimi çekti…
Konuk sanatçı Neşet Erteş'tan türküler söylerken, program konukları da Ertaş'ın türkülerinden yansıyan felsefeyi tartışıyorlardı…
Türkü iyidir!
Sanırım İlhan Selçuk yazmıştı; “Türkü söylenmez yakılır. Türkü yakmak için yanmak gerekir.” Acınız, tasanın. gamınız, kederiniz varsa mutsuzsanız en iyi ilaçtır… Acısını alır insanın…Her türkünün bir hikâyesi vardır…
Dikkat ettim de türkü yakan da, türkü söyleyen de hep Anadolu'dan çıkıyor…
Anadolu'nun denizi yok, sanayisi yok, fabrikaları yok, doğru dürüst ormanı yok…
Ama türküleri var…
Yunus Emre'si-Pir Sultan Abdal'ı-Aşık Veysel'i-Mevlana'sı-Hacı Bektaşi Veli'si-Hacı Taşan'ı-Muharrem Ertaş'ı-Neşet Ertaş'ı var…
Hasret kokan bir türküsünde Neşet Ertaş şöyle der:
“Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir de ölüm.”Meğer bu mısradaki yoksulluk aslında yoksulluk değil yoksuzlukmuş...
Konuşmacılardan birisi söyledi: “Yok yok olunca var olur!”
İşte felsefe tam da bu!
Aşığın birisi de şöyle diyor; “Sevda kara demektir. Süveyda kalbin aynasıdır. Ayna kalbin sevdaya tutulmuş halidir.” O yüzden sırsız ayna olmaz. Ayna önünde ne varsa gösterir, arkasında ise ne sırlar vardır ne sırlar?
Edebiyatçı bir arkadaşımdan duymuştum:
“Zenginlerin yatı olur fakirlerin edebiyatı.”demişti. Bu yüzden mi nerdeyse bütün felsefeciler, bilgeler, dervişler, filozoflar Anadolu'dan çıkıyor…Bu yüzden mi Neşet Ertaş'a Bozkırın tezenesi deniyor…