Küreselleşme 1980'lerden bu yana Liberallerden, sosyal demokratlara, hatta kimi sosyalistlere kadar geniş bir kesim tarafından savunuldu. Gerekçe şuydu;
Küreselleşmenin nimetlerinden yararlanalım! Emriniz olur efendim…
Bu sözü duyan dünya patronları da gülmekten yerlere yatmıştır herhalde…
İşin aslı şuydu: Nimeti küresel sermaye, külfeti fakir ülkeler alacaktı. Fakir ülkeler külfeti üstlenmezlerse zenginler nimeti nereden alacaklar?
Formül şu:
“Dünya bir küredir. Her ülke bir birine muhtaçtır. Karşılıklı bağımlılık temel alındığına göre sömürüden söz etmek de abestir.”
Bu doğru değil. Küreselleşme, gelişmiş ülkelerin emperyalizm demekten utandıkları için oluşturdukları bir kavramdır…
Şöyle derler:
Küreselleşme emperyalizme göre daha yumuşak, daha moderndir…
Küreselleşmenin merkezi Amerika da bulunan Dünya Ticaret Örgütüdür (DTÖ) zaten ikiz Kulelerde bu yüzden vurulmuştur…
Bakın para parayı nasıl çekiyor:
“2020 yılında 5 milyar insan dünya genelinde daha da fakirleşirken, 5 milyarder de servetlerini saatte 14 milyon dolar artırarak iki katına çıkardılar. Amerika seçimlerinde Trump'u destekleyen Elon Musk seçimden bu güne kadar 277 milyon dolar harcayarak servetine 120 milyar dolar ekledi. İkinci sıradaki Jeff Bezos son bir ayda 67 milyar dolar kazanarak servetine servet kattı. Bu arada Mark zuckerberk'in serveti de 90 milyar dolar arttı.”
Dünyada 150 milyar dolardan fazla parası olan aileler var…
Büyük çoğunluk fakirleşmeden, küçük azınlığın zenginliği artmaz…
Emeklilerin maaşı artarsa, küresel sermaye işbirlikçilerinin geliri azalır…
Fukaralığın nedeni şimdi daha açık değil mi?
Kutlu olsun yeni yılınız…Ne kadar olabiliyorsa…