ANASAYFA GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR KURULUŞ KÜNYE İLETİŞİM

23.01.2025

TÜRK KÜLTÜR ve MEDENİYETİNE DAİR DEĞERLENDİRMELER

Bir dilde kolay anlaşabilmenin yolu elbette özellikle yazı dilinde uyulması gereken umumi kaidelere bağlıdır. Bu kaideler ise uydurulmaz, türetilmez. Bu kaideler, dili en güzel, iyi ve verimli kullanan çevrelerin kullanma özelliklerine derinlemesine nüfuz edilerek meydana çıkarılır. Masa başında dil kaidesi oluşturulamaz. Masa başında, dili kullananlara dayatılmaz üzere “kaide” imişçesine bazı kararlar verilerek uygulama yaptırılır ve bunlar müfredatın konusu şeklinde sunulur, öğretmenler de hiç taviz vermeden bunları öğretirler. İşi kavradıkları zamanda ise iş, işten geçmiştir.

 Kültür ve medeniyet kavramları çok kere anlamdaş kullanılır. İnsan eseri olmayan hiçbir nesne, kültür varlığı değildir. Bu yüzdendir ki Türk medeniyeti, tabiatıyla Türklerin çiğneyip olgunlaştırdıkları coğrafyaların varlığından etkilenmiştir. Bu etkileniş, daha çok dil ve anlatımda kendini meydana çıkarır. Bu yüzden, “Bu kelime Türkçe mi, şu kelime Türkçe değil mi?” ve benzeri sorular gündemden düşmez. Halbuki dilin varlığı, tamamen kelimelerin varlığına tabi değildir. Dilde çok kelime bulunuşu, anlaşmayı gayet kolay kılar. Dilde çok kelimenin bulunması da dili kullananların maharetleriyle doğru orantılıdır. Bu sebepledir ki icat edilmeyen bir nesnenin adını koymak, nesneyi icat edenlere kalır. Nesneyi edinenler, nesneyle gelen ismi kullanırlar veya nesnenin vasfını haiz mana içeren bir kelimeyi yeni nesneye verirler. Çok kere bu uygulama sırıtır. Yapılaşmada da tesirler gözükür. Bunlar da zamanla medenî hamleler geliştikçe   yerine oturur. Dil de kullananları tarafından özüne uygun yaşatılırsa ve toplumsal hayatın ihtiyaçları, toplum tarafından giderilirse dildeki gelişmeler buna paralel devam eder.

!975-1977 süresinde Sürücü belgesi sınavlarına başvurmuştum. Anlatacağım hadise tamamöen dil ile ilgilidir. O devirde bilinçli yaşayanlar hatırlarlar. Sınav için hazırlık yapılan kitaplarda “motor” kelimesi yoktu. Ne zamandan beri olmadığını ayrıca araştırmış değilim. “Motor” kelimesinin yerine

“müteharrik makine” tamamlaması kullanılıyordu. Niçin? Motorun mucidi, bizden değildi de ondan. Peki, niçin “müteharrik makine” kullanılıyordu. Şundan, en azından, maine ve müteharrik kelimelerinin anlamı etkilenmemiz yoluyla kavranıp içselleştirilmişti. Müteharrik, hareketlendirici anlamı taşırken makine de motorun işini görüyordu. Hasılı, bu yüzden “motor” yerine müteharrik makine diyorlar ve yazıyorlardı. Bütün kelime ve terimlerin hayat hikâyesi böyledir. Günlük kullandığımız birçok kelime Türkçe değildir. Herkes, “temel “kelimesinin Türkçe olduğunu sanır. Çorap, çorba, cep kelimeleri de çay, peynir, bakkal, somun kelimeleri de aslen Türkçe değildir. Bunları çoklaştırmak mümkündür. Bu da konunun dışıdır. Asıl konu, batı dillerinden gelen kelimeleri, koklayıp yalayıp yutuyoruz da asılardır beraber yaşayıp yaşlandığımız unsurların dillerinden geçme ve kalma kelimeleri bir tepikle dışarı atmaya ordu kuruyoruz? Asıl mesele burada, buna dikkat emek zorundayız. 

Bir kütüphaneyi ziyaretim esnasında bir hanım efendinin ismini öğrenince hemen sözlüğe baktım.

Na're isminin manasını görünce elbette hoşuma gitti, gitti de ne oldu? Üzüldüm de. Açıklamasında şu ibare yazılıydı:

“Osmanlıca'dan dilimize geçen bu isim ayn harfiyle yazıldığı için Na're şeklinde yazılır ve telaffuz edilir. Bu ismin iki anlamı vardır. Nare isminin anlamı "güç, direnç sahibi" şeklindedir. Ancak kelimenin diğer anlamı nar "ateş" kökünden gelmektedir ve "ateş gibi" anlamı taşır.”

Bakınız, “Na're “kelimesi Osmanlıcadan dilimize geçmişmiş. Osmanlıca mı yabancı dil, bizim ki mi? Buradan anlaşılan “Osmanlıca” yabancı dil. Osmanlıca Yabancı dil ise onlar, hangi milletin atalarıdır. Diğer taraftan ayrı bir konuda işlemek istediğim noktalama işaretleriyle de bir iki cümle kurayım. Divan edebiyatının şuarası, aruz vezni kullandıklarından, kelimelerde uzun hece kısa hece kavramı vardır ve bu vezin için ciddi bir durumdur.

Önceleri yazı dilimizdeki Arapça ve Farsça kelimelerdeki uzun heceleri hecenin sesli harfinin üstüne 

“pâdişâh, hânedân” gibi işaretlerle yazar idik. Efendim böyle değil, şöyleymiş: a:ile, ka:til, usu:le, i:cat.önceleri, âile, Kâtil, usûle, îcat yazılıyorken yanlış kabul edilerek ve karar vererek buyurdukları gibi yazılacakmış. Bu ne yahu! Yazık değil mi? Bölme (:) işaretinin kullanılmasına kaideymiş gibi karar veriyorsunuz. Elbette kompozisyon kağıdında meydana gelen bu illetlerden geçerli not alınamayacaktır. Gerçi, lâle rüzgâr hikâye kelimelerinde de ^ aynı işaret var. Öyleyeyse başka bir işareti de orada kullanalım. 


Bu yazı 31 defa okundu.


Yorumlar


Ad Soyad E-Mail
GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR ARŞİV

KONUMUMUZ

Altıeylül / Balıkesir

ADRES

Altıeylül Mah. Çiğdem Sok. İnaler İş Mrk.No: 8 1/1 Altıeylül / Balıkesir
MND Ajans
©2020 | Tüm Hakları Saklıdır
MND Ajans