80 ilin baro başkanlarının Ankara'ya yürüyüşü geçen haftanın en sıcak konuları arasındaydı. Akıllarda baro başkanlarının yağmurlu havada tartaklanması, yerlerde süründürülmesi ve Anıtkabir'e güçlüklerle rağmen çıkması, baro başkanlarının TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'na arkalarını dönerek yaptıkları protesto kaldı. İktidar yok dediği barolarla ilgili düzenlemeyi Meclis'te grubu bulunan partilere sundu. Sunulan taslak düzenleme benimsenmese de, Cumhur ittifakı kafasındaki ‘çoklu baro' düzenlemesini çıkarmaya kararlı. İtiraz sadece Meclis ile sınırlı kalırsa düzenlemenin çıkmasını önlemek mümkün değil; iktidar kafasına koymuş bir kere…
Bir taraftan korona tedbirleri azaltılıp hayatın her alanında normalleşmeye geçilirken Meclis'in her gün korona ile gündem olması da oldukça ilginç. Çay ocaklarının kapatılması, tedbirlerin artırılması ve covidli milletvekili haberlerinin sıkça basında yer alması. En son HDP'li iki milletvekilinin covid olduğu haberleri basındaki yerini aldı.
Ne yani, zaten ihtiyaç duyulduğunda çalıştırılan Meclis; tamamen kapatılsın mı!?
Her akşam TV'lerde endam arzeden, ‘bulunmaz fikirleriyle' kamuoyunu aydınlatmak yerine, kamuoyuna yön vermeye çalışan kamuoyu yapıcıları; yönetenlerin başarılarını sıralarken CHP'li belediyeleri tartışmanın merkezi haline getirmeyi ihmal etmiyorlar…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ‘'CHP'li belediyelere kumpas kuruluyor'' sözlerinden hareketle…
Neymiş, CHP'li belediyelere iktidar hiç engele çıkarmıyormuş! CHP'li belediyeler kendilerine engel çıkarıldığı algısı yaratıyormuş!
Bu arada özellikle Ankara ve İstanbul yani Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu kıyaslaması yapmak için yarış halindeler. Tabi Mansur Yavaş'ı çok sevdiklerinden olmasa bile Ekrem İmamoğlu'na karşı Mansur Yavaş'ı öne çıkarmak için birbirleriyle yarışıyorlar.
Demeleri o ki; Mansur Yavaş belediyecilik dışında başka bir işe karışmıyor, yönetenlerle polemiğe girmiyormuş!
Oysa Ekrem İmamoğlu öyle mi; kendi işi belediyecilik dışında sanki ülke yöneticisi gibi ülkenin genel sorunlarıyla ilgileniyor, o konularda görüş bildiriyormuş! Haddini aşıyor, Erdoğan'a rakip olmayı planlıyormuş!
Anlayacağınız şimdiden Erdoğan'a olası rakipler arasında bir çatışma planları şimdiden vizyona sokuldu. Oysa ikisi de CHP'nin-ittifakın adayı. Hangisi olursa olsun, kendi aralarında bir sorun gözükmüyor. Günü geldiğinde nasılsa bir karar verilecek…
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş başta olmak üzere CHP'li büyükşehir belediye başkanlarının başarı algıları oldukça yüksek; birileri de bunun panik halini yaşıyor.
GELELİM İMTİYAZLI FETÖ'CÜLERE
Cumhur ittifakının küçük ama olmazsa olmaz ortağı, aldığı oy ve çıkardığı milletvekili sayısından çok daha fazla ağırlığı ve etkisi olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ne isterse o oluyor, neyi isterse yaptırdığı düşüncesi hakim. Alaattin Çakıcıya şefaat etti onun sayesinde af düzenlemesi yapıldı; Alaattin Çakıcı özgürlüğüne kavuştu.
Şimdi sırada Mümtazer Türköne var. Mümtazer Türköne'nin MHP'li kardeşinin ölüm yıldönümünde kardeş kontenjanından olsa gerek ‘adil delillerle' yeniden yargılansın dedi. Tamda Mümtazer Türköne dosyasının Yargıtay'ın önünde olduğu günlerde…
Devlet Bahçeli'den bu pası alan kamuoyu yapıcıları TV'lerde hep bir ağızdan Mümtazer Türköne savunucusu (başta, Devlet Bahçeli'den telefon alma mutluluğuna nail olmakla övünen Nagehan Alçı) haline geldi. AKP cenahından bu konu hakkında görüş açıklanmazken, bütün bu savunma ve sahiplenmelerin karşısında çıkacak karar kimseyi şaşırtmayacaktır.
Adil delillerle yargılanmak, özgürlüğe kavuşmak için illa Devlet Bahçeli veya bir siyasetçinin ilgisine mi mazhar olmak gerekiyor!
Hani nerde kaldı gözü bağlı adalet terazisi-dağıtıcı heykeli-kraliçesi…
Adil yargılama ‘'Öcalan'ı paşa yapalım' ‘PKK'lılara af çıkaralım' ‘Ergenekon suikast yapacak' ‘Türk ordusu lağvedilsin' ‘darbeciler kazığa oturtulsun' ‘İmralı'nın önünü Balyoz açtı' '19 Mayıs kutlamaları faşistlik' Atatürkçülüğü kendime hakaret sayarım' Kürdistan'ın başkenti İstanbul olacak'' diyen Mütazer Türköne için isteniyorsa…
Askeri okul öğrencileri için… kardeşi veya aileden herhangi birisinin eyleminden dolayı yargılananlar için… hasbelkader Asyabank'a havale yapanlar, işini gücünü kaybedenler için neden istenmiyor.
FETÖ'nün siyasi ayağını ortaya çıkarmaktan vazgeçenler şimdi de imtiyazlı isimleri kurtarma istekleri kamuoyunda kaybolan adalet duygusunu nasıl tesis edecek.
Sakın ola şu anlaşılmasın Mümtazer Türköne veya başka bazı isimleri FETÖ'cülükle itham edip, cezaevinde kalmalarını savunuyor değiliz. Bir haksızlık, adaletsizlik endişesi var ise bu adaletsizlik ve haksızlıklar yargılanan herkes için var. O halde bu adil delillerle yeniden yargılanma sadece imtiyazlı isimler için değil; herkes için uygulansın.
Bırakınız FETÖ'cü olmayı yaşamları FETÖ'cülükle mücadele ile geçmiş gazeteciler için, Odatv, Sözcü, Cumhuriyet gazetesi ve yazarları içinde uygulansın.
Adil delillerle, adil hakimlerle, adil mahkemelerde yargılanmak herkesin hakkı...