09.07.2020
İNSANLIK AYIBI
10-11 yaşlarında ilkokul öğrencisi idim. Öğle aralığında arkadaşlarla okula dönerken komşumuz Fatma Teyze bize;
-Çocuklar benim köpeğim, benim tavuklarımın yumurtasını yiyor. Şaşırdım ne yapacağımı, ben bu beladan nasıl kurtulacağım dedi. Sınıf arkadaşım Ali ‘'kolay'' diyerek, köpeği yanına çağırdı.
İnsana alışık hayvan gelince köpeği boynundaki tasmadan yakaladı. Fatma Teyze'den bir ip istedi. İnce bir urganı ilmik yapıp
zavallı hayvanın boynuna geçirdi. Oradaki bir ağacın dalına ipi atarak hayvanı idam etti.
Ali'nin bu kadar ani karar vermesi ve uygulaması, bizim ne yapacağını anlamadan, şaşkınlığımızdan bir müdahale de
yapamadık. Hayvancığın acılar içinde kıvranmaları, kurtulma çabaları ve diğer ayrıntıları şimdi yazmak bile istemiyorum. Çok
üzülmüştüm. Unutamadığım, bende derin iz bırakan bir çocukluk anımdır.
İdam denilince hemen gözümün önüne o korkunç anı gelir. Bu yüzden idam cezasının çok ağır, insanlık dışı bir ceza uygulaması
olduğunu savunurum. Bazen yanlış bir karar verilebiliyor. İdamdönüşü olmayan, telafi edilemeyecek ağır bir uygulamadır. Ne
kadar ağır bir suç işlemiş de olsa cezası can almak biçiminde olmamalıdır.
****
Ünlü halk ozanımız Pir Sultan Abdal'ı anma etkinlikleri için Sivas'ta toplanan yazar, şair, sanatçı topluluğuna 2-temmuz-1993
tarihinde kaldıkları Madımak Oteli'nde yapılan kitlesel saldırı tarihe kara bir leke düşürmüştür. 33 sanatçı ve iki otel görevlisi
yaşamını yitirmiştir. Bu utanç tablosu o günden bu güne tüm devlet yetkilileri tarafından titizlikle ele alınmalı, kınanmalı,
olayın suçluları bütün ayrıntıları ile ortaya çıkarılmalı ve gerekli cezalar verilmeli ki, bir daha böyle bir girişim olmasın. Toplumun her kesiminde bu duyarlılık sağlanabilsin.
Ne adına olursa olsun, kimin için yapılırsa yapılsın, hele din adına ‘'yakın … öldürün.. !!!'' seslenişleri ile kalabalıkları yönlendirenler, kışkırtanlar, teşvik edenler 27 yıl sonra bile vicdanlarınız rahat mı? Sivas'ta 35 kişinin ölümüne neden olanlar, o günden bu yana ve daha sonraki zamanlarda
lanetlenmelidir.
Saldırganları koruyan, saklayan, savunan insanların vicdanları sızlamıyorsa böylelerine nasıl davranmak gerektiğini düşünmeliyiz.
Yüce dinimiz, bir insan öldürmenin tüm insanları öldürmek gibi ağır bir suç olduğunu belirtir. Dindar olduğunu varsayan bir insan nasıl olur da can almaya kalkışabilir?
Devlet görevlileri olay gününden bu yana bu canice suça karşı net tavır almış olsaydı, suçlular hemen yakalanıp en ağır cezalara çarptırılsaydı,bir taraftan da toplum farklı fikirlere hoşgörü ile bakma alışkanlığı kazandırılsaydı benzer girişimler olmazdı.
Daha dün gibi, yakın zamanda CHP Genel Başkanı'na Ankara- Çubuk'ta şehit cenaze töreninde yapılan saldırı sırasında sığındığı
evi kuşatan saldırganlar ‘'yakın…yakın…'' diye bağırdılar.
Bakanların ve kameraların önünde olan bu saldırı, Sivas'tan ders çıkarılsaydı tekrar yaşanır mıydı? Ana muhalefet partisi başkanını
bile yakmak, öldürmek isteği yaşanmazdı. Ders çıkarmak yerine kışkırtanlar, demokrat olamazlar. Demokrasiyi geliştiremezler.
Söz sırası geldiğinde, ‘'Allah'ın verdiği canı, yine Allah alır'' anlayışını kabul ediyorsanız ‘'yakın…öldürün..!!!'' diyenlere şiddetle karşı çıkıp, onlara engel olunmalıdır. En ağır cezalara çarptırılmalı ki, tekrarına meydan verilmesin.
****
Her canlı yaşamak ister. Yaşamak en doğal hakkıdır. Bu ilke tüm insanlar için de, hayvanlar ve diğer canlılar için de geçerlidir.
Çocukluğumdaki o kötü anı, hayvancağızın kurtulmak için nasıl çırpındığını bugün bile ürpererek hatırlıyorum.
İnsanın insana yaptığı eziyetler, ateşe vermeler, ölümüne neden olacak yaptırımlar insanlık dışı, vahşi uygulamalardır. Bu ne adına yapılırsa yapılsın, savunulacak, korunacak tarafı yoktur.
Toplumu kutuplaştırmak, düşmanlığı artırmak yerine, farklı fikirlere saygı anlayışı içinde, hoşgörülü bir toplum olmalıyız.
Dilerim Sivas ve benzeri olaylar bir daha yaşanmaz. Ders alınır.
Ülkemiz insanlarının daha huzurlu, daha mutlu, daha çok demokrasi, daha iyi işleyen adalet ve daha çok aş-iş talepleri gerçekleşir.
Bu yazı 747 defa okundu.