Önce Ankara'ya giremediler… sonra Anıtkabir'e çıkışları engellenmek istendi…
Ve nihayet Milletin Meclisi'ne alınmadılar. 80 ilin baro başkanı günlerdir Meclis'in Çankaya kapısında bekleyiş halindeler. Onlar Meclis'e alınmazken, Milletin vekilleri! Onlar adına yasal düzenleme yapıyordu. Korona, haftasonu tatili demeden ‘hızlıca' bütün karşıtlıklara ve itirazlara rağmen oldubittiye getirilerek ‘çoklu baro' düzenlemesi diye adlandırılan Avukatlık yasasındaki köklü değişiklikleri içeren 28 madde komisyondan geçti. Hafta içinde genel kurul görüşmelerinden sonra; istenen hedefe ulaşılacak. TBMM Genel Kurul görüşmelerinde de bir şey değişmez! AKP ve MHP teklifi olarak gelmiş, virgülüne bile dokundurultmadan komisyondan geçmişse, genel kuruldan da olduğu gibi geçirmek isteyeceklerdir. Hele birde ‘temel yasa' olarak getirilirse beklenenden kısa sürede; yeni dönemin ‘uzlaşı!' kültürüne uygun şekilde maddeler üzerinde konuşulmasına bile izin verilmeden geçecektir. Muhalefetin eleştirilerine tahammül edilmediğinde, fiili müdahale içeren görüntüler içinde isteyenlerin istedikleri şekilde genel kuruldan ‘çoklu baro' yasalaşarak çıkacaktır. Çünkü talimat yüksek yerlerden; karar verilmiş bir kere, çare yok çıkacak. Bölünmeyen, siyasallaşmayan barolar kalmıştı, böylelikle onunda önü açılmış oldu. Meclis'e alınmayan sadece baro başkanları değil. Baro başkanlarının bir şekilde Meclis'e girmelerinden öylesine korkulmuş ki; milletvekilleri bile Ayrancı kapısına yönlendiriliyor. Çankaya kapısına bariyerler çekilmiş, görevli polis efendim çok yoğun sizi Ayrancı kapısına yönlendirsek… hayır olur mu öyle şey, bu ne demek oluyor diye itiraz edince; peki efendim buyurun deniliyor. Bariyerden sonra görevli efendim araçta kimse yok değil mi diye soruyor. Bagajda üç kişi saklı diyince; efendim ben görmedim cevabını veriyor. Bu düzenlemenin kuvvetli savunucusu, Balyoz, Ergenekon dava sürecinde Fenerbahçe Orduevi önünde bildiri okuyan, AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan doğru olmayan şekilde baro başkanlarının görüşünü alarak bu düzenlemeyi yaptık diyebiliyor. Oysa geçen hafta Pazartesi günü 79 baronun ‘çoklu baro' düzenlemesine karşı olduğuna yönelik bildirisi basında yer aldı. Aynı gün Cahit Özkan Sabah gazetesindeki röportajında; bazı barolar siyasi rantı kaybetmekten korkuyor suçlamasını yönelterek siyaseten kontrol altına alamadıkları baroları nasıl ve hangi yöntemle baroları siyasi zapturapt altına alacaklarını anlatıyordu. Biz illa bölünmeyi savunmuyoruz ‘ihtiyari' diye açıklama yapan AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan'ın açıklamalarını havada bırakacak şekilde daha düzenleme yasalaşmadan birileri Ankara'da ‘Hak ve Adalet Barosu' patent başvurusunu yapmış bile! Bakalım iktidardan bağımsız ‘Ak Baro, Yeşil Baro, Öz Ak Baro…' başvuruları kime düşecek! Bu düzenlemenin FETÖ projesi olduğu iddialarına yönelik, ciddi itirazların aksine, geçmişte FETÖ'ye çok yakın olmakla bilinen Abant toplantılarının müdavimlerinden, Liberal Düşünce Topluluğu kurucularından Prof. Dr. Atilla Yayla telefonla bağlandığı TV'ye geçmişte kendilerinin de buna benzer çalışma yaptıklarını kabul etmesi FETÖ tezini kuvvetlendiriyor. Üç sütundan biri olan Avukatlık ve örgütü barolar kutsal savunma siyasetin kontrolü altına alınarak savunma etkisiz hale getirilmek istenmektedir. Temsilde adalet yok gerekçesiyle bu düzenlemeyi getirenler, yeni düzenlemeyle her baro 4 delegeyle temsil edilsin derken ‘beş bin üyesi olan barolar ayrıca her beş bin üye için artı bir delegeyle temsil edilsin' deniyor. O halde 46 bin 52 üyesi olan İstanbul 14 delegeyle, 17 bin 518 üyesi olan Ankara 7 delegeyle, 9 bin 612 üyesi olan İzmir 5 delegeyle temsil edilecek. En çok üyesi olan bu üç il hedef alınarak yapılan düzenlemeyle, bu üç ilin dışında kalan üye sayıları beş binin altında kalan Antalya, Bursa, Adana ve Balıkesir. Üye sayıları yüz üyenin altında kalan barolar, baro başkanı ile sabit 3 delege, her baro 4 delegeyle temsil edilecek. Ve böylelikle temsilde adalet yok diye düzenlemeyi getirenlere göre temsilde adalet sağlanmış olacak, öyle mi dersiniz. Siyasi Saiklerle düşünmeyen hiç kimse bu düzenlemenin iddia edildiği gibi ‘temsilde adaleti' sağlamak için getirildiğine inanmaz. Bırakınız çoğulcu demokratik temsili, çoğunlukçu anlayışın azgın temsilcileri; azlığın çokluğa hükmettiği bir düzenlemeyi temsilde adalet diye yutturmaya kalkmaktadırlar. Bu düzenlemeyle hedeflenen; savunmanın güçlenmesi, avukatların sorunlarının çözülmesi, temsilde adalet değildir. Yönetimlerinde söz sahibi olunamayan İstanbul, Ankara, İzmir barolarını ele geçirmek, oralarda söz sahibi olmak, yargının üç sütunundan bir olan savunmayı siyasetin kontrolü altında tutabilmektir. Ve hiç kuşku yok baroların tahakküm eden siyaset anlayışına karşı günlerdir gösterdiği demokratik direnç alkışa-takdire şayandır. Tahakkümcü siyaset anlayışı karşısında edilgen siyasi muhalefet anlayışına ışık olması toplumun en yüksek umududur… |