10 Ağustos'ta Sındırgı sallandı.
Pek çok il de sallandı.
Bir kişi hayatını kaybetti, ucuz atlattık, metruk evler dışında da Sındırgı merkezinde bir bina yıkıldı!
Ama korkusu devam ediyor depremin, çünkü daha iki hafta olmadı üzerinden ama olan artçı sayısı 4 bini geçti…
Bu satırların yazıldığı dakikalarda kaç oldu, inanın takip edemiyoruz.
Klasik cümlelerle başlamış gibi olacağız ama sonra başka bir konuya dikkat çekmek istiyoruz, oraya geleceğiz asıl.
Evet Türkiye deprem ülkesi. Sallanmayan bölge, şehir yok. Eskiden Ankara, Konya güvenli ve deprem olmayan iller olarak bilinirdi şimdi Konya bile sallanıyor.
Afrika sıkıştırıyor, batıya doğru kayıyoruz, kısım kısım göçüyoruz, kim bilir kaç yüzyıl veya bin yıl sonra Ege ve Akdeniz haritası epey değişecek, gelecek yüzyıllarda geçtiğimiz binyıllarda olduğu gibi coğrafya açısından epey değişiklikler olacak, bilimin dediği bu.
Bilim başka ne diyor, depremin nerede, ne zaman, kaç şiddetinde olacağı bilinmez, süresi bilinmez diyor.
Sındırgı depremi birden çok fay hattının kesiştiği bir noktada oldu ama artçıların bu kadar fazla olması bilimciler açısından da anomali.
Artçılar sürecek, artçılardan çok da korkmamak gerek çünkü bilim; olan büyük depremin şiddetinden bir düşüğüne kadar yani 5 şiddetine kadar artçıların olabileceğini hep söylediler ve söylüyorlar.
Keza bu artçıların 1 yıl bile süreceği bilinen bir gerçeklik daha.
Haliyle bizim depremle ilgili korku falcılığından ziyade işimize bakmamız lazım.
İşte dananın kuyruğunun koptuğu yer de asıl burası… 1999 ile başlayan kabus zamanlarında kaç deprem oldu ve kaç can verdik de işimizi yaptık mı?..
Asla ve asla…
Çünkü iş yapılsa en basitinden İstanbul'a bir “dur” deme zamanının çoktan gelip geçtiğinin farkında olmamız gerekir ki 1999 sonrası İstanbul neye dönüştü betonsal olarak biliyoruz…
Binaları bırakın ne yeterli araç gereç, ne malzeme, ne toplanma alanlarımız var..
Aynı nakarat olarak herkesin bildiği bu hususları uzatmak istemiyoruz, asıl değinmek istediğimiz noktaya gelelim.
Sındırgı'da deprem oldu.
Merkezi idare ve yerel idareler Sındırgı'ya aktı…
Hatta birbiriyle yarışır hal sergilediler (bu da ayrı bir tuhaflık da!..)
Hemen akabinde hasar tespit çalışmaları yapılmaya başlandı.
Ve kısa sürede bitirildi.
Yıkılması gereken binalar belirlendi, jet gibi hızla yıkım işlemleri de başladı.
Sındırgı küçük bir ilçe değil, netice itibariyle 30 binden fazla insan yaşıyor.
Binaların kontrol işlemi de hızlı şekilde bitirildi.
Zurnanın zırt dediği yer de burası.
İstendiğinde bina kontrol işlemleri seri ve çok koldan, fazla sayıda ekiple hızlıca yapılabiliyorsa….
Neden yıkılmamız bekleniyor ki?...
Depremden sonra gösterilen hassasiyet neden depremden önce yok?...
Kentsel dönüşüm kendi rutininde binbir zorluk içinde tek tük tek tük gidiyor da…
Bakanlık ve belediyeler neden mahalle mahalle, ilçe ilçe, yavaş yavaş re'sen bina kontrollerini yapmazlar?..
1999'dan bu yana bu uygulama re'sen başlatılsaydı kaç kentin işi biter kaç insanımızın korkuları dinerdi?..
Bugünkü teknolojiyle hangi binanın çürük, hangi binanın sağlam olduğunu anlamak olağanüstü zaman alan çalışmalar değil artık. Karot bile almadan teknoloji sayesinde binaların depremsel durumu incelenebiliyor.
Haliyle merak ediyor insan…
Her deprem sonrası jet gibi binalar kontrol edilebiliyorsa, deprem olmadan her kentte niye böyle çalışılmıyor ki?
Ucundan başlansa çığ gibi büyür giderdi yapılan işler.
İlle yıkılmak mı gerekir tespit için?.. İlle ondan sonra mı?..
Gel de çık işin içinden!