06.08.2020
AVUSTURYA’DA SİVASLI BİR AİLE
Çok sıcak bir akşamüstü, orman yürüyüşünden dönüyoruz. Çarşıdaki dondurmacıya uğradık. Uzun simsiyah saçlı, ceylân bakışlı bir Türk kızı. Gülerek, dondurma isteyenlere
renk renk meyveli dondurmalardan külâhlara koyup veriyor. Sıra bize geldi.
“Aaa! Çağlayan, memleketten ailen mi geldi? Bize de getir. Annem-babam çok sevinir.”
İşte sımsıcak bir karşılanış, Telli ile dostluğumuz böyle başladı.
“Çağlayan, kardeşini al, dansa getir. Ya da, Çiğdem! Dondurmacıda yarım gün çalışıyorum. Yarın öğleden sonra havuza yüzmeye gidebiliriz. Uğrar ben seni alırım.
Sonunda Tellinin evine gittik. Annesi, babası, oğlan kardeşi ile çok şirin, pınl pınl bir evde oturuyorlar. Tadına doyulmaz bir söyleşmeye dalıyoruz. Saatlerin nasıl geçtiğini
anlamıyoruz. Telli'nin babası, ilk geldikleri zaman bu kentte ev bulmakta zorluk çektiklerini anlatmaya başlıyor.
“Türkiye'den geldiğimiz zaman, çocuklarımız çok küçüktü. Okul sorunu yoktu. İlk işimiz, Tiroller'de turistik bir otelde temizlik işiydi. Yorucu ve ağırdı. Çocuklarımız büyüyüp
okul çağları gelince, bu kentte tekstil fabrikasında iş bulduk. Ama aylarca akrabalarımızın evinde kaldık. Türklere ev vermiyorlar! Ya da kiralık ev az.”
Ben, daha önce, Bregenz'de yaşayan bir iş adamının evrak çantasını yolda bulmuştum.
İçindeki parasını sayıp, polise teslim ettim. Bir hafta içinde bana çantanın sahibinden çok güzel bir mektup geldi:
“Param değil, ama içindeki evraklarım çok kıymetliydi. Senin gibi dürüst bir Türk işçisi tanımaktan mutluluk duydum. Ne zaman bir sıkıntın olursa beni ara. Sana yardım etmek
beni çok sevindirir,” diyordu.
Ev bulamayınca, bu güzel mektubunu elime alıp, iş yerine gittim. Kendisi yokmuş.
Yardımcısı telefonla bir saat içinde bana ev buldu! Beni de özel bir araba ile Götsiz'de şimdiye dek kaldığımız evime kadar gönderdi.
Çocuklarını en iyi biçimde yetiştirmeyi amaç edinmiş, bu temiz yürekli Sivaslı aileden ayrılırken, yüreğimiz güzel duygularla doluyordu.
Bu yazı 483 defa okundu.