16.08.2020
SİYASETTE İKİ KANAL (2)
10 Kasım 1938'de Atatürk ölünce yerine en yakın arkadaşı İsmet İnönü ikinci Cumhurbaşkanımız seçildi. 1939 yılında 2. Dünya Savaşı çıktı. 1945'e kadar süren bu kanlı savaşa girmemek ve ülkemizi korumak için İsmet İnönü liderliğindeki o günkü yönetim birçok özel tedbirler aldı. Sıkıntılı günler,
yıllar yaşandı.
Savaş bittikten sonra 1946 yılında yeniden çok partili yaşama geçiş koşulları oluştu. Celal Bayar ve Adnan Menderes'in liderliğindeki bir gurup milletvekili CHP'den ayrılarak Demokrat Parti'yi kurdular. Bu arada Balıkesirli Esat Adil Müstecaplıoğlu liderliğindeki Türkiye Sosyalist Partisi 1946'da
kuruldu.
1950 Milletvekili seçimlerinde Demokrat Parti (DP) tek başına iktidar oldu. O zamanki seçim sistemine ( çoğunluk sistemi) göre ;
DP…….4 241 000 oy ve 408 milletvekili
CHP…..3 176 000 oy ile 69 milletvekili çıkarabildi.
Kavgasız dövüşsüz iktidar DP'ye teslim edildi. Bu yüzden tarihçiler İsmet İnönü'yü Türkiye'de demokrasinin kurucusu olarak yazdılar.
DP'ye başlangıçta demokrasimiz için büyük umutlar duyulmuştu ama gerek devrim karşıtı uygulamaları ( Türkçe okunan ezanın Arapça döndürülmesi, dinci akımlara destek verilmesi, Başbakanın kendi milletvekillerine “ Siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz.” söylemi gibi.) gerekse demokrasi dışı tutumları 10 yıllık iktidarları sonucu askeri bir müdahale ile 27 mayıs 1960'da kapatıldı. Yerine bir süre sonra
Adalet Partisi adlı parti kuruldu. Bu parti de öncekinin devamı olduğu kısa zamanda görüldü. Yine dini siyasette kullanan, dinci, tutucu, gerici bir siyaset uygulandı. 1961 anayasası sonrası TİP, MSP, MHP gibi partiler de siyasal yaşamımızda yer aldılar.
12 Eylül 1980 darbesi ile Meclis ve tüm siyasi partiler kapatıldı. Yöneticilerine siyaset yasaklandı. Bir süre sonra tekrar
siyasi yaşama dönülünce sağda Özal liderliğinde ANAP, solda ise Halkçı Parti, SHP gibi yeni partiler kuruldu. Erdal İnönü liderliğindeki SHP yapılan seçimlere sokulmadı. İktidara tek başına ANAP geçti. Bir on yıl da Özal'lı yılları yaşadık. Yine gericilik, dincilik, yalan, talan yine zengin yanlısı siyasetler izledik.
1987 yılında yapılan referandum sonucunda siyasi yasaklar kalkınca Demirel DYP' sini, Ecevit de DSP' yi kurdu. Siyaset iyice parçalanmıştı. Bu yüzden siyasal İslamcı hareket ile bölücü etnik Kürt hareketi güçlendi. Uzun çeşitli koalisyonlardan sonra en son DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümeti 2001 ekonomik krizinin de etkisiyle dibe vurdular.
Erbakan'ın Refah Partisi'nden ayrılanların kurduğu AKP iktidara geçti. 18 yıldır tek başına iktidarını sürdürüyor. AKP de siyasal mirasının üzerine konduğu tüm sağ partilerin hazırladığı zemin üzerinde siyaset yapıyor.
Sonuç olarak görünen şu :
Sonuç olarak görünen şu :
1. Gurup:
Jön Türkler
İttihat ve Terakki Partisi
Kuvay-ı Milliye
Müdafa-i Hukuk Örg.
TBM Meclisinde 1.gurup
Halk Fırkası
Cumhuriyet Halk Partisi
Halkçı Parti,
SHP, DSP
TİP, Çeşitli Sol Partiler
2. Gurup :
Saltanat (Sultan- Halife)
Hürriyet ve İtilaf Cemiyeti
Kuva-i İnzibatiye
İstanbul Hükümetleri
T.B.M.Meclisinde 2. Gurup
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
Serbest Fırka
Demokrat Parti
AP- DYP
MHP-MSP-RP
AKP
1. gurup :
İlerici, yenilikçi, çağdaş uygarlıktan yana, demokratik, laik, sosyal devlet isteyen, anayasa ve yasalara uyan, hukukun üstünlüğü ilkesine inanan, tam bağımsızlığı savunan, emperyalizm karşıtı, toplumcu, emekten yana, özgürlükçü, insan haklarına ve kadın- erkek eşitliğine inanan, aklın ve bilimin öncülüğünü savunan, çevreci, planlı ve karma ekonomiyi isteyen bir siyasal harekettir.
2. gurup :
Önceleri saltanatçı, bugünlerde de saltanat ve hilafete öykünen, toplumsal yeniliklere karşı duran, muhafazakar, dinci, gelenekçi, gerici, tutucu, kadınları toplumda geri planda bırakan, dini siyasete ve çıkarlara alet eden, ekonomide liberal, zenginden ve feodal düzenden yana, denetimsiz ve kontrolsüz kapitalist sömürüye yol veren, bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler diyen, emek düşmanı, emperyalizmle uyumlu, ılımlı bir siyasal harekettir.
Görüldüğü gibi siyaset iki ana kanalda yapılmaktadır.
Şimdi bu genel saptamalara göre çocuklarımız, gençlerimiz, insanlarımız ;
Ya Atatürk'ün gösterdiği yolda, çağdaş uygarlıktan yana, aklın ve bilimin öncülüğünde, özgür bir birey olarak yaşayacak, bu siyasetleri destekleyecek, içinde bulunacak, bu politikaları takip eden partileri iktidara taşıyacaktır.
Ya da uygar dünyanın dışında kalan, aklın ve bilimin dışında bir yaşamı seçen, emperyalizmin oyuncağı bir ülkenin ezilen-sömürülen-aşağılanan bir insanı olarak geri, ilkel çağ dışı bir toplumun bireyi olacaktır. Dinci ya da etnik siyasetlerle uğraşan, sermaye sınıfının işine yarayan partilerin peşine
takılmış halkını kandıran-aldatan insan olacaktır.
Fark budur. Siyasette tercihimizi buna göre yapmalıyız.
Bu yazı 548 defa okundu.