14.09.2020
MUSTAFA KEMAL’İN AVUSTURYA’DA KALDIĞI KAPLICA
Viyana'da, Bristol Oteli'nin önünden geçerken Atatürk'ü anmadan geçmek bizim için mümkün değil! Karlsbad'da kaplıca tedavisi görmek için 1918 yılının Temmuz sonlarında Viyana'ya geldi. Yolda saman nezlesine yakalandığını anlayınca, kaplıcaya gitmeden önce beş gün bu otelde dinlenmişti. Bu süre içinde aldığı Fransızca kitapları okudu. İstanbul'dan Viyana'ya gelirken trende valizinin kaybolduğunu gördü. Ertesi gün Viyana'dan, kendisine yeni bir takım elbise, bir fötr şapka, gömlek, kravat, iç çamaşırları satın aldı. Yanındaki emir eri için de aynı harcamaları yaptı. Daha sonra kaybolan eşyalar bulunmuş, paşaya teslim edilmiştir.
Viyana'nın tanınmış ürologlarından Prof. Dr. Zuckerlandl'ına muayene oldu.
Profesör, İstanbul'daki Türk doktorların koyduğu teşhisi kabul etti. Yapılan tahlillerde koli basili de bulunmuştu. Prof. Dr. Zuckerlandl, Mustafa Kemal'i Viyana yakınındaki orman içinde bulunan Cottage Sanatorium'a yatırdı. Buradaki üç haftalık tedavisinden
sonra “Cure” için Karlsbad'a (Karsbad) şifalı sularıyla ünlü kaplıcaya gönderdi. Bu kaplıcalarda daha önce Goethe, Schiller, Chopin, Puşkin, Mozart ve eşi Constanze, tedavi görmüşlerdi. Karlsbad'a Osmanlı döneminde İstanbul'dan devletin üst düzey görevlileri
hastalanınca geliyor ve tedavi oluyorlardı.
Karlsbad, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Çekoslovakya sınırları içinde kaldı. 1992 yılında Çekoslovakya'nın bölünmesiyle de şimdi Çek Cumhuriyeti sınırlan içinde yer alıyor.
Mustafa Kemal'e haftalığı 149 krona Rudolf Hof adında banyolu pansiyonda yer ayırtıldı. 30 Haziran 1918 Pazar günü Mustafa Kemal, Karlsbad'a trenle geldi. İlk görüşte pansiyonu İstanbul'dan gelen konuklarını ağırlamak için küçük bulmuştu. Mustafa Kemal
Paşa, kendisini tedavi edecek olan Doktor Vermer'e bunu söyledi. Doktor:
“Siz buraya ciddî bir kür yapmak için mi geldiniz, yoksa lüks bir otelde dinlenmek için mi geldiniz? Size öyle bir program yapıyorum ki gezmek için vakit dahi bulamayacaksınız,” diye Mustafa Kemal'e çıkıştı.
Doktor Vermer'in, hazırladığı kür programına göre her sabah saat yedide kalkılacak; iki bardak soğutulmuş şifalı suyu içtikten sonra saat 8.20'de kahvaltı, saat 10- 11 arası banyo, saat 11-12 arası pansiyonda masaj, saat 12-13 arası öğle yemeği yenilecekti. Yemekten sonra iki buçuk saat dinlenme, saat 15.30'da bir bardak soğutulmuş şifalı su içilecek. Saat 16-17 arası küçük yemek, saat 20.00'de akşam yemeği, yatarken bir bardak şifalı su daha içilecek ve saat 22.00'de yatılacaktı. Gerçekten yaşamı çok yoğun,
yorucu, cephelerde geçmiş bu kıymetli asker, dahî insan için çok sıkı bir program olmuştu!
Doktor Vermer, aynı gün Kemal Paşa'ya yanında un getirip getirmediğini de sordu. Paşa, “Hayır” dedi. Doktor:
“Öyleyse burada ekmek bulamayacaksınız. Çünkü hükümet, sadece yerli halka ekmek vermek zorundadır. Yabancılara değil! Şu anda ordumuz cephelerde savaşıyor.” Kemal Paşa kızdı:
“Öyleyse doktor, burada kalamam, yarın memleketime dönüyorum. Biz, memleketimizde önce yabancıları doyururuz. Hükümetime teklif yapacağım, bundan böyle yabancılara ekmek vermesinler!”
(O yıllarda Alman İmparatorluğu ve Avusturya – Macaristan İmparatorlu ile birinci dünya savaşında, Osmanlı İmparatorluğu'nun anlaşma devletleri olarak aynı safta savaştıklarını Kemal Paşa düşündü. Doktorun bir an bu gerçeği unutması ve arkadan geri adım atmasıyla iş tatlıya bağlandı.)
Doktor, bunu duyunca Kemal Paşa'yı sakinleştirdi, un ve ekmek konusunu, halledeceğini söyledi. Mustafa Kemal'in yaşının otuz yedi olduğunu öğrenen doktor:
“Pek çabuk general olmuşsunuz! Sizin yaşınızda başka generaller var mı ülkenizde?” diyerek ustaca küçümsediğini sezdirmişti. Bunun üzerine Kemal Paşa:
“Doktor, bizim ordumuzda yaşlı generaller de vardır. Benim ve benim gibi pek genç kabul ettiğiniz yaşta general oluşumuz, herhâlde olağanüstü olayların, bizim önemli vatan görevlerini yapmamıza fırsat verdiği içindir.” demişti Çanakkale kahramanı olduğunu söylemeye gerek duymadan bütün alçak gönüllülüğü ile...
Mustafa Kemal, Karlsbad günlerinde bir günce defteri tutmuştu. Bu defterden öğrendiğimize göre, doktoruyla, İstanbul'dan gelen değerli konuklarla Hotel İmperial'de sık sık akşam yemekleri yedi, özellikle İstanbul'dan gelen paşalar ve devlet görevlileriyle memleket sorunlarını tartıştığını; vatanı için kararlarını, geleceğe ilişkin düşüncelerini onlarla tartıştığını, bu güncelere aktardığını görüyoruz. Bu nedenle kalacağı dairesini küçük bulmuştu! Türk kadınının batılı kadınlar gibi toplumda yerini alması gerektiğini düşünüyordu. “Kadınların beyinlerini bilim ve fenle süsleyelim. Vesveseyi bırakalım.
Şeref ve haysiyet sahibi olmalarına birinci derecede önem verelim,” diye notlar düşmüştü defterine.1918 yılında bizi bizden çok düşünen bir yüce beyin ve dahînin yüreği vatan sevgisiyle doludur.
Bu düşünceler; 1918 yılının Temmuz ayında geçen Karlsbad ve Viyana günlerinde, gecelerinde batılı toplumları gözleyerek, okuyarak ilerlemenin, kalıcılığın sağlam temelleri için kadın-erkek eşitliği gerçekleşirse toplum ilerler düşüncesi ile alınmış
kararlardı. Kemal Paşa'nın bedeni sağlığına kavuşurken, beyni ve yüreği, vatanı için her an düşünceler üretiyor, benliği daima Türkiye'nin sorunları ile vatan ufuklarında yaşıyordu. Fransız yazarlardan Andre Beaumier' in “Revolte” adlı romanını, Karl Marx'ın “Le Capital” ini eleştiren bir başka kitabı bu arada okumuştu. Çevredeki fabrikaları incelemeyi ihmal etmedi. Fransızcasını ilerletmek için Balzac'ın “La Peau De Chagrin” adlı eserini okudu. Almanca dersler aldı. Sultan Reşat'ın ölümü ve altıncı Mehmet Vahdettin'in tahta çıktığı haberini alınca İstanbul'a dönmeye hemen karar verdi. 1917 yılının Aralık ayında Veliaht Vahdettin'le Almanya cephelerine yaptıkları yirmi günlük gezi sırasında memleketin geleceğini konuştuğu geleceğin padişahının, şimdiki düşüncelerini merak ediyordu... Bu düşünce ve vatan kaygısı, kaplıcadaki tedavisinden
çok daha önemliydi Mustafa Kemal için ve tam iyileşmeden yurda döndü!
Bugün Karlsbad'daki Mustafa Kemal'in kaldığı oda, müze olarak onun anısına korunuyor. Bir Atatürk büstü kitaplığa yerleştirilmiş. 1918 yılındaki eşyalar olduğu gibi odayı süslemeye devam ediyordu. Sömürgeci dünya; yirminci yüzyılın ilk yarısında en büyük bağımsızlık savaşını veren ve yepyeni bir ülke, yurttaş yaratan, Türk kadınını dünya kadınlarından önce özgür, değerli kılan devlet adamının üç hafta kaldığı Karlsbad
kaplıcasındaki odasıyla gurur duyuyordu. Kararlılıkla, “Biz onu bu şifalı sularla ağırladık.
Bizim kaplıcamızda sağlığına kavuştu. Birlikte yemek yediği değerli konukları ile kaplıcamızı bir çekim merkezine dönüştürmüştü varlığı ile...” diyorlar.
Geçen zaman içinde son yıllarda kaplıcadaki oda, gelen turistlere verilmeye başlanmış. Şimdi sadece kaplıca koridorunda atamızın büstü kalmıştır. Kaldığı oda, artık otel konuklarına verilerek kullanılmaktadır. Geçen zamanın bizim dışarıdaki değerlerimizin yıpratılmaması için ne yapmamız gerektiğini bize düşündürmelidir!
Mustafa Kemal'in, Viyana'dan dönünce birkaç ay kaldığı Pera Palas'taki odası da bugün gelenlerce gezilen müze salondur. İstanbul'da vatanın geleceğine ilişkin görüşmelerini yine değerli arkadaşları ile Pera Palas'da yapmıştı. Pera Palas'ı çekim merkezine dönüştürmüştü. Bu otelde kalan, Çanakkale'de dövüşmüş İngiliz generalleri kendisini masalarına davet edince, Mustafa Kemal:
“Onlar benim masama buyursunlar. Burası benim vatanım, onlar benim konuğumdur,” demişti gururla.
Çanakkale Savaşları üzerine onları şaşırtan, derin kurmaylık görüş ve bilgilerini tartışmıştı Pera Palas salonlarında... İngiliz kurmay subaylarını kendisine hayran bırakmıştı, askerlik bilgisini, öngörülerini söylerken gösterdiği yüce gönüllü tavrıyla.
Çanakkale Bağazı'nın tepelerinden İngilizleri dürbünü ile çıkartma gecesi saat dörtte gözlemeye başlayan atamız, kıyıya kara savaşları için asker çıkaran subaylara sorduğu sorulardan sonra onlara şöyle cevap vermişti: “Sizi ben değil çıkarma yaparken zamanı
dikkatli kullanmadığınız için zaman sizi yendi,” demiştir. “Ben oradaydım. Sizin tepenizden bakıyor, gözlüyordum,” dememişti yine tüm alçak gönüllü tavrıyla.
Bu yazı 2467 defa okundu.