“Çeviri yapmak isteyen gençler bana başvurduklarında ‘Türkçeyi seviyor musunuz? Çeviri yapacağınız o dili seviyor musunuz?’ diye soruyorum. Sevmezseniz olmaz bu iş! Her şeyin başı sevgi. Başarının üç anahtarı vardır: Sevgi, ilgi, bilgi. Severseniz, ilgi duyarsınız. İlgi duyunca da onunla uğraşırsınız, bilgi edinirsiniz. Dili bilmek yetmez, sevmek gerek. Bilgiyle bilim yapılır. Sanat eseri için bilgi ister. Evet, yazı yazmak için dili seveceksiniz. Hele Türkçeyi…Cânım, güzelim dil! Yüzyıllarca yüzüstü bırakılmış zengin dil! Bildiğim öbür dillerle karşılaştırıyorum da, Türkçenin cevherini başka hiçbir dilde bulamıyorum. Türk yazarlarına, işte bu cevheri işlemek düşer. 

Bir de, yazı ile uğraşanların, dilbilgisi(gramer) yanında dilbilim(linguistik) bilgileri de olması gerek. Nasıl ki elektrikle uğraşanların genel olarak fizik kanunlarını, özel olarak da elektrik kanunlarını bilmeleri gerekirse, yazı ile uğraşanların da genel olarak dilbilim, özel olarak dilbilgisi(yazdıkları dilin özel kurallarını) bilmeleri gerekir. Ne yazık ki, yazarlarımız arasında dilbilimle uğraşanlar, bu alanda bilgileri olanlar pek az.

Yazar olmak, yazarlıkta başarı kazanmak isteyen gençlere son öğüdüm şudur: Fransızların dediği gibi, ‘İnsan demir döve döve demirci olur’ Yazın, yazın, yazın…Okuyun, okuyun, okuyun…”

X X X

Rahmetli Vahdet Gültekin usta iyi ki bugünleri görmemiş.

Hele hele yerel basında yazan gazetecilerin ve köşe yazarlarının Türkçe katliamını!

“Geri iade etmek”ten başlayıp, Türkçenin ek ve bağlaçlarının karıştırılmasına kadar uzanan yanlışlar zincirine herhalde kahrolurdu.

Bandırma’daki bir yerel basın organında, son günlerde şu cümleyle karşılaştığımda gülmekten kendimi alamadım:

“Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ekipleri, şehrin farklı noktalarındaki plajlarda belirli aralıklarla temizlik çalışmalarını sürdürmeye devam edecek.”

Haberi yazan kişi, “Sürdürmeye devam edecek” gibi aynı anlamlı sözcükleri kullanmak yerine, “sürdürecek” dese işin içinden sıyrılacak ama nerede?