Açılım süreci, senli benli, samimi ilişkiler-görüşmeler…
Amerika'nın talebi üzerine Peşmergeler'in Habur Sınır Kapısı'ndan geçişine hiç başka gün kalmamış gibi ‘'29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ulus-devlet ve bağımsızlığının kutlandığı gün'' izin verilerek ‘'Erbil'den karayoluyla Habur Sınır Kapısı'na 80 araçlık Peşmerge konvoyu sınırı geçti.'' Habur'dan itibaren Cizre ilçe girişinde ellerinde PKK bayraklarıyla Peşmerge'leri karşılayan halkın sevgi gösterileri konvoyun ilerlediği tüm noktalarda devam etti. Bazı noktalarda polis, PKK bayraklı gruplara müdahale etse de güzergah boyunca kalabalık karşılama devam etti. Peşmerge'lerin yedikleri içtikleri pide-kebap-ayran faturaları kaymakamlıklara kesildi. Yine daha önce Habur'da, dağdan mekap ayakkalarla gelen PKK'lılar için çadır mahkemeler kurulmuş, Erdoğan'ın ‘'çok iyi şeyler olacak'' demişliği vardır. Habur şov mahkemesinden sonra, ABD'nin isteğiyle Peşmerge geçiş şov yapıldı, tam da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın olduğu gün; tesadüf olduğu düşünülebilir mi? O günler PKK'nın bölgede özyönetim ilan ettiği günlerdi. Açılım süreciydi. Devletin geri çekildiği dağa gidiş gelişlere yol verildiği; görseniz de görmezcilikten gelin dendiği günler! Diyarbakır meydanında şenliklerin düzenlendiği, şarkıların söylendiği, Öcalan'ın mektubunun okunduğu günler. Hendekler, tüneller kazıldı, yığınaklar yapıldı, özyönetim ilan edenler başkaldırdı, ayaklandı. Bunca tünel, hendek kazılırken, patlayıcılar döşenirken ülkeyi yönetenler gör(e)memişti! İsyan bastırıldı. Mutabakatlar oluşturuldu, Dolmabahçe'de bir araya gelindi 10 maddelik Dolmabahçe mutabakatı olarak kamuoyuna ilan edildi. Erdoğan bir dış seyahat öncesi ‘'bu hasretle beklediğimiz bir çağrıdır'' dedi. Çok geçmeden Erdoğan, 24 Nisan 2016'da Adana'da toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada ‘'Bugün terör örgütlerinin sırtını sıvazlayanlar aynı kuyuya kendileri düşecektir. Dün biri çıkmış Dolmabahçe mutabakatından bahsediyor. Böyle bir mutabakat yok. Bu iktidarın terör örgütü ile mutabakatı söz konusu değildir'' diye yok saydı. Erdoğan'ın yok dediği mutabakat Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala ve HDP'lilerle birlikte açıklamışlardı. O içli dışlı, ilişki dönemleri ile ilgili daha çok şeyler söylenebilir, merak eden arşivlere bakabilir. Terörle müzakere olmaz, mücadele olur diyenlere kızanlar müzakereye otururken de, mücadele adı altında eski defterleri açarken de ‘hep' haklı oluyorlar! ESKİ HESAPLAR YENİDEN AÇILDI FETÖ yargılamalarından sonra, Türkiye kısa ara verilen sabaha karşı tutuklamalarına Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 2014 Aynelarap (Kobani)eylemleriyle ilgili başlatılan PKK/KCK soruşturmaları kapsamında 7 ilde 82 HDP'linin gözaltıyla yeniden başlattı. Gözaltına alınanlar arasında HDP'li milletvekilleri, belediye başkanları ve MYK üyeleri. Tutuklananlar arasında Dolmabahçe görüşmelerine katılan Sırrı Süreyya Önder ve anayasa mahkemesinin hakkında daha önce karar verdiği eski milletvekili, Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen de var. Gözaltına alınanların terörle bir ilişkileri varsa yargının gereğini yapması tamamda 6 yıl önceki olaylar gündeme getirilerek, 6 yıl önceki Hendek olayları kapsamında sabaha karşı tutuklanmaların siyasi bir operasyon olduğu tartışmalarını yoğunlaştırması normal. Bu operasyonların gündem değiştirme amaçlı olduğunu iddia edenler var. Oysa bu yapılanlar gündem değiştirmek için değil, gündemin ta kendisidir. İktidar muhalefet bloğunu çatlatmak istiyor CHP, İYİ Parti üzerindeki çalışmaları aralıksız devam ediyor. Geçmişte ilişki kurmaktan çekinmediği HDP'yi şeytanlaştırarak, öcü gibi göstererek onunla işbirliği içine girme niyetinde olan siyasi bloğa terörle işbirliği yapma suçlamaları yönelterek. Milliyetçi oyları konsolide etmek. HDP üzerinden oy devşirmek istiyor. Bir taraftan HDP'ye yüklenip, HDP'li siyasetçiler üzerinde baskı oluştururken bu kadar terörle içli dışlı ise HDP neden kapatılmıyor uyarılarını Kürt seçmenleri kaybetmemek için dikkate almıyor. Kobani olaylarının yaşandığı dönem başbakan olan Davutoğlu; amaçları siyasete gözdağı vermek diyor. YARGIYA OLAN GÜVENSİZLİK Erdoğan'da yıllarca yargıya güvensizliğini, verdiği kararları tanımadığını çok söyledi. Ve fakat şimdi yargının verdiği her türlü karara güveni tam. Yargının da kendisine olan güveninin tam olduğu Ankara Cumhuriyet Başsavcısının evlendikten sonra gelinlikli eşiyle Saray'da yapmış olduğu ziyaretten anlaşılmaktadır. Gözaltıların, Başsavcının Saray ziyaretinden hemen sonra olması akıllara yürütmenin başı ile yargının ne kadar uyumlu olduğu dikkatlerden kaçmıyor. Bu can bedende olduğu sürece bırakılamaz denilen Rahip Brunson, Trump'ın ricasıyla… Türk asıllı Alman gazeteci Deniz Yücel, Angela Merkel'ın ricasıyla bırakıldı. Devlet Bahçeli'nin isteğiyle Alaattin Çakıcı için af düzenlemesi, Atatürk düşmanı Mümtazer Türköne de dosyası yeniden görüşülsün isteği üzerine serbest bırakıldı. İktidar mensuplarının iddia ettiği gibi yargımız bütün etkilerden uzak bağımsız ve tarafsızdır; verdiği hiçbir kararı siyasetin etkisi-baskısı altında kalarak vermez, güvenin! uyarılarını dikkate alıp almamak kamuoyunun takdiridir. |