Kahvaltının mutlulukla mutlak bir ilgisi var, zeytinin de.
Kekikli, yağlı limonlu mis gibi kokan çeşit çeşit zeytinlerin kahvaltıya kattığı nefaset az bir şey midir?
Kahvaltısız bir sabah ne kadar da anlamsız olurdu. Günde kaç öğün yenilse de kahvaltının verdiği mutluluk bambaşkadır ama ille de pazar kahvaltıları, ailece hep birlikte yapılan. Daha bir özenlidir ve daha çok çeşnili, daha fazla yaratıcılık gerektirir. Demlenmiş çay kokusuna karışan kızarmış pişilerin kokusuyla uyanmak ve hatta yıllar sonra o kokunun bize annemizi ve çocukluğumuzu hatırlatması ne güzeldir.
Bazen de fırsattır kahvaltı, küs yatılmışsa akşamdan, sabah ortalığı saran güzel kokuların eşliğinde aileyi biraraya toplar, "reçeli uzatırmısın" la başlayıp karşılıklı konuşmalara vesile olup sohbetlere varan.
Rahmetli anneciğim bize haksızlık ettiğinde veya kırdığında sabah kahvaltıda yaptığı muhteşem hamur işleriyle telafi ederdi bunu.
Pazarların kahvaltıları vardır, kızarmış ekmek, hamur, demlenmiş çay kokularıyla, İnce belli bardaklarda içilen çaylarla buluşan.
Pazar kahvaltıları aslında bir fırsattır haftanın yorgunluğunun atıldığı, çay bardaklarındaki kaşık seslerine karıştığı.
Kahvaltılarımızın en vazgeçilmez ve lezzetli katığı zeytin; kimbilir kaç çeşidi var yeşili, siyahı, selesi, yine zeytinyağının kaç çeşidi var, hepsi birbirinden leziz. Güney Amerika ve çoğu ülkede zeytinyağı ilaç gibi eczanelerde satılır, çok pahalı olduğu için yemeklerinde hatta salatalarında bile kullanamazlar, zeytini tanımaz bile çoğu ülke.Bu anlamda ne kadar şanslı bir ülkeyiz.
Zeytin üretimi ve üreticisi desteklense, emeğinin karşılığını alabilse dünya sıralamasında hakettiği yeri alabilirdi ama maalesef İtalyan bizim üreticimizden ucuza aldığı zeytin yağını şık şişelere koyup Avrupa ülkelerine İtalyan zeytin yağı diye satıyor, bizim üreticimizin kıymetli emeği heba oluyor ne yazıkki...
Hayatı her daim kahvaltı tadında yaşayabileceleceğimiz güzel günler ve pazarlar diliyorum.