Değerli okurlarım,
Beni çok sevindiren bir anımı sizlerle paylaşmak için yayımlıyorum.
Sevgiler, selamlar.
Uludağ'da Çataltepe ve Derekızık Köyleri'ne geçen hafta 8 Haziran 2010 günü gittim.
Çataltepe İlköğretim Okulu'nda yüz kırk beş öğrenci vardı. Müdür Bey bizi elinde çay dolu tepsiyle karşıladı. Çok şaşırdığımızı görünce öğretmenler: “Bizi her gün müdür bey böyle karşılar. Memleketi Karadeniz olduğu için çay demlemeyi kimseye bırakmaz,” dediler. Ne güzel bir incelik ne güzel okul yaşamındaki ahenk ve işbirliği diye sevindik eşimle.
Okulun üst katındaki salonda bizi merakla bekleyen öğrencilerin sevinci, gülen yüzleri ve dinmeyen alkışları ile karşılaştık. Söyleşimi bitirince öğrencilerin sorularını cevapladım. Onları tanımak için sorduğum soruları, öğrencilerin birbirleriyle yarışırcasına cevapladıklarını gördüm. Kitaplarımın tanıtımını yaparken kitaplara kavuşma sabırsızlığını görmek hepimizi sevindirdi. Kitaplarımı, eğitime inanmış bir iyiliksever yurttaşımız, eliyle dağıtıp armağan etti. Ben de imzaladım. Uludağ tepelerinden birinin yamacına kurulmuş bu şirin köy, cennetten bir köşe gibi geldi hepimize. Mayıs ayı bitmiş yaza girmiştik, güneş pırıl pırıldı, hava mis gibi kar kokuyordu. Uludağ'ın karlı tepeleri karşımızdaydı. Her yan çimen, çiçekle bezeliydi.
Köyde eski evler yıkılmaya terk edilmiş, yeni yapılar eski mimarinin güzelliğini unutturmuştu. Bahçelerde meyve ağaçları çoktu. Köy kahveleri yeşil sarmaşıklarla güneşten korunan keyifli köşeler olmuştu. İkinci köy, birincisinden on dakika aşağıda düzlüğe kurulmuş küçük bir köydü.
Derekızık Köyü Orta Asya'dan gelen Türkler'in kurduğu Tarihi yedi köyden biriydi. Bunlardan en çok bilineni Cumalıkızık köyüdür. Bugün turistik bir köy olarak hizmet vermektedir. Cumalıkızık'a bir gidişimizde filim çevrildiğini bile görmüştük.
Ayrıca köy kadınlarının yapıp satışa sundukları tarhana, erişte, gözleme, mantı ve reçelleri ile ünlüdür “CUMALIKIZIK.” “Kurtuluş filminin” bazı sahneleri de yine bu köyde çekilmişti. Derekızık Köyü bu kadar ünlü değil!
Derekızık İlköğretim Okulu'nda üç sınıf vardı. Okul yeşillikler arasında küçük bir yapı. Öğrenci sayısı otuz beş. Ana sınıfı öğrencileri önce masalımı dinlediler, sonra kendi masallarını anlattılar. Şarkılarla, oyunlarla bize keyifli dakikalar yaşattılar.
Diğer sınıflarla söyleşimiz sırasında çocuklar, soruları çok güzel cevapladılar.
Öğrenciler, mesleklerini şimdiden seçmişlerdi. Bu okullarda öğrencilerin çoğunluğu, özverili öğretmenlerine özenerek öğretmen olmak istiyor. Öğretmenlerimizin öğrencilerini olumlu yönde çok etkilediğini görmekten gurur duydum. Yine kitaplar çocuklara armağan olarak dağıtıldı.
Ben de imzaladım.
Öğretmenlerle beraber, ormanın içinden geçerek on dakika uzaklıktaki çay bahçesine indik. Köyün tüm evlerinin önünde taze yeşermiş asmalar, göz alıcıydı.
Asmaların taze filizleri taş ve kerpiç duvarlara tırmanmış, öyle güzel süslemiş ki gözümüzü bu yeşilin tazeliğinden ayıramadık. Güller ve sardunyalar, bahar sevincini yaşayan çocuk yüzleri gibi güzelleştirmişti bahçeleri…
Derenin hemen kenarına, çınarların koyu gölgesine kurulmuş çay bahçesi cennetten bir köşeydi.
Dere; kayaların arasından büyük bir çağıltı ve hızla, Bursa Ovası'ndaki meyve bahçelerine, tarım alanlarına doğru akıp gidiyordu. Derenin sesi, dallardaki kuşların sesi, bizi tüm düşüncelerimizden, kaygılarımızdan uzaklaştırıp dinlendirdi. İçtiğimiz su kaynaktan alınmıştı. Cam sürahi buzlanmıştı. Firuze cam bardaklardaki suyu içmeye doyamadık. Keyifle çaylarımızı yudumlarken köyün bilinçli muhtarıyla söyleşmeyi sürdürdük. Ormanı, sit alanı olan köyleri korumayı kendine vicdani görev bilmiş olması bize gurur ve güven verdi. Yörenin sağlam ellerde olduğunu öğrenmek içimize büyük coşku doldurdu.
İçme suyu satan ünlü firmaların dolum tesisleri buradaydı. Köylülerin geçim kaynağı tarım, meyvecilik ve Kestel iş yerlerindeki işçilikti. Kestel, Uludağ eteğine kurulmuş, yeşillikler içinde şirin bir ilçedir.
Uludağ'ın karlı sularını, bu güzel su ile demlenmiş ışıklı çayları içip, derenin coşkulu çağıltısını dinledikten sonra öğretmen arkadaşlarımızdan, dostlarımızdan ayrıldık.
Bu gece, yüz seksen çocuk, evlerinde armağan verdiğimiz kitapları okudular.
Düşler kurarken uykuya daldılar. Düşlerinde geleceklerini gördüklerine eminim.
Okudukça, bu güzel topraklarda daha mutlu yaşamayı, yurt sevgisiyle çok çalışmayı düşleyeceklerini eşimle uzun zaman konuştuk. Bu da bize yetişmelerine, kitap tutkusu kazanmalarına katkımız oldu diye içsel huzur ve sevinç verdi. (
www.yenihabergazetesi.net)
Bu yazı 444 defa okundu.