Benim size bahsedeceğim “ Tımarhane Adası” ise bir roman. Yazarı Mehmet Coral. Coral, 1947 İzmir doğumludur. Tam adı Mehmet Gündüz Coral’dır. İzmir Maarif Koleji’ni bitirdikten sonra Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden mezun olmuştur. Çok uluslu şirketler konusundaki yüksek lisans çalışmasını Amsterdam Üniversitesi ve Lahey Uluslararası Akademisi’nde tamamlamıştır.
Romanın adının Agia Paraskevi yani Tımarhane Adası ile bağlantısı ise romanın kadın kahramanı olan Eleni’nin babası tarafından buradaki manastıra gönderilmesi ve oğlu Mustafa’yı burada dünyaya getirmiş olmasındandır.
Tımarhane Adası bana halk hikayelerimizden farklı din ve milletten olan iki gencin -şah oğlu Kerem ile keşiş kızı Aslı’nın- mezarda dahi kavuşamadığı “Kerem ile Aslı” hikayesini anımsattı. Bir fark ile. “Mustafa”.
Mustafa; Eleni ve Ahmet’in oğulları. Eleni’nin babası Mösyö Manikis her ne kadar bu çocuğun dünyaya gelmesine karşı çıkıp, kadere engel olmaya çalışsa ve kızını manastıra gönderse de Mustafa’nın dünyaya gelişine karşı koyamaz.
Ve iki genç…
Biri Rum, diğeri Türk; birisi genç kız, diğeri delikanlı. Fakat aynı zamanda birbirine ȃşık iki mahluk. Zaman Kurtuluş Savaşı ve mübadele yılları.
Romanın olay örgüsü hakkında sizlere fazlaca bilgi vermekten kaçınıyorum. Zira büyüsü bozulmasın. Ama yukarıda da belirttiğim gibi; Tımarhane Adası dillere destan güzelliğe sahip zengin Rum kızı Eleni ile civanmert fakat kimsesiz Türk genci Ahmet’in umutsuz aşkını anlatıyor.
Roman 17 bölümden oluşuyor. Romanın anlatı zamanı İzmir-Aydın otoyolunda sirenlerini sonuna kadar açmış olan cankurtaranın Ege Üniversitesi Hastanesi aciline girdiği ve hastanın ameliyata alındığı zaman dilimidir. Coral, Tımarhane Adası’nda iç monolog, diyalog, geriye dönüş gibi birçok anlatım tekniğini bir arada kullanır. Yazarın kullandığı en etkili tekniklerden biri geriye dönüş tekniğidir. Bu anlatım tekniği hem Ahmet’in oğluna bıraktığı anı defteri ile sağlanmış hem de Mustafa’nın aklından geçen düşüncelerin bilinç akışı tekniği ile verilmesiyle. Dolayısıyla Ahmet ve Eleni’ye ait olayların geçmişini Ahmet’in ağzından yazılmış anılardan öğrenirken, Mustafa’nın iç dünyası, ruh hali, duygu ve düşüncelerini de bilinç akışı tekniğinden ediniyoruz. Postmodern romanlarda sık görülen arayış izleği bu romanda d ön plandadır.
Ahmet’e gönlünün akmasından dolayı kendisini günahkar hisseden Eleni, Meryem Ana’nın mezarının ayakucuna kendi elleriyle işlediği şalı bıraktığında şefaate ereceğine inanıyor. Ancak buna ömrü yetmiyor.
Önce Ahmet, Eleni’nin arzusunu yerine getirmek için Meryem Ana’nın mezarını arıyor ancak bulamıyor.
Sonra oğulları Mustafa, annesinin arzusu ve babasının vasiyetini yerine getirebilmek için Meryem Ana’nın mezarının Efes’te bulunduğu yeri arıyor. Zira dünyada birbirine kavuşamayan bu iki aşığın ruhları, oğullarının annesine ait emaneti kutsal Meryem’in ayakucuna bıraktığında huzura kavuşacaktır.
Eleni ve Ahmet niçin kavuşamadı? Ahmet, oğlu Mustafa’yı nerede buldu? Mustafa, Meryem Ana’nın mezarını bulabilecek midir? Annesinin ruhunu sonsuz şefaate taşıma görevini yerine getirmeye ömrü yetecek midir?
Gezmeyi ve okumayı sevenlere...
Görmeniz ve okumanız dileğimle…