Sevdiklerimi yitirdiğimde kötü olurum korkuya kapılırım, iyi insanlar azalıyor, diye belki de, bir de kızarım onlara bırakıp gidiyorlar, beni diye...
Yitirdiğim anneme, babama, ablama, bütün yakınlarıma, arkadaşlarıma, sevdiğim tüm iyi insanlara kırgınımdır bu yüzden biraz.
İyi insanların hayatta olmaları güç verir bana, onu görmeseniz tanımasanız bile bilirsiniz o bir şekilde hayatınızdadır ulaşır size, yaptıklarıyla, yazdıklarıyla, varlığıyla iyi gelir, yokluğu büyük bir boşluktur, Bekir Coşkun gibi...
O, yazdı, yazdı, anlattı en güzel yazılarıyla ama ne kadarını anladık bilmiyorum?
Pazar günleri keyifli yazılar yazar anılarımı paylaşırdım genellikle ama yüreğim izin vermedi buna bugün.
Ekonomik ve sosyal koşulların küresel salgının önüne geçtiği bu günlerde yaşanan siyasi gelişmeler, umut bağladığımız herkesin, her şeyin birer birer elimizde kalması kötü tabii.
Bazı şeylerin "şuyu vukuundan beterdir"
Tartışılması, konuşulması bile zuldür ama o günlerdeyiz.
Cumhuriyetimizin 97. Yıldönümünde içimde coşku değil mahcubiyet var ama bakıyorum mahcup olması gereken siyasetçiler ve diğerleri pişkin pişkin oturdukları koltukların keyfini sürdürüyor hala, öfkeli ve kırgınım hepsine ve hakkımı helal etmiyorum, vatandaşlık hakkımı onlara!
Hayat bu hep günlük güneşlik olacak değil, zorluklar, yokluklar ve hatta kavga da olur içinde ama ihaneti affedemiyorum.
Sonbaharın da suçu yok, onun sarısı ve kızılı, pembeyi, maviyi, yeşili aratmaz insana...
Sevdiklerimizin hayatta olduğu her gün çok güzel ve özeldir, sevdiklerimizle geçireceğimiz güzel bir gün diliyorum hepimize...