CBH Sistemi ve yetkilerin tek elde toplanmasıyla; Siyasetin, Meclisin, kurumsal yönetim anlayışının, kuvvetler ayrılığının gereksizliği savunuldu, MB ve ekonomik kurulların kendi başına karar alamayacağı iddia edilerek; bunlara ne gerek var biz hepsini hallederiz anlayışına girilmişti, sistemin yaldızları döküldü acı gerçek ortaya çıktı, öyle olmadığı görüldü! Acı reçeteye… ekonomik ve hukuk reformlarına ihtiyaç varmış noktasına gelindi!
Önce ABD seçimlerinde iyi anlaşıyoruz denilen Trump yerine, muhalefetle işbirliği yaparak demokratik yollardan Erdoğan'ı değiştireceğiz diyen Joe Biden'ın seçilmesi…
Sonra aileden biri damat, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın ‘planlı mı, ani mi anlaşılmayan' istifası, reform adı altında yeni dönem adıyla eskiye dönüş sürecini başlattı. İstifayla ilgili neler olduğunu yazmayan kalmadı o konuya biz hiç girmeyelim.
MB Başkanı değişti Naci Ağbal geldi. Damat Berat Albayark gitti yerine Lütfi Elvan geldi.
Bu değişikliği piyasalar olumlu algıladı; döviz düşmeye, borsa yükselmeye başladı. Ekonomik devrim denilen uygulamadan vazgeçilerek eskiye dönüş mesajlarıyla,
18 yıl sonra reform müjdesi, 18 yıldır ülkeyi yöneten AKP rejiminden 'ekonomi ve hukuk' reform çıkışının gelmesi oldukça ironik.
Görev değişiklikleri, reform iddiaları tamam peki göreve gelenler, yapılabilirse yapılacak reformların uygulayıcıları ‘tek karar vericiye' danışmadan ekonomin ihtiyacı olan kararları alabilecek, uygulayabilecekler mi?
Eylül ayının 12'sinde, ekonomin aşağıya doğru değil yukarıya doğru pik yaptığını söyleyen Erdoğan gitti ‘'gerekirse acı reçete kullanmaktan kaçınmayacağız'' diyen Erdoğan geldi.
Acı reçetenin anlamı; insanların yoksullaşması, bugünden daha zor koşullarda hayatına devam etmek zorunda kalması demektir. Ama bu IMF'nin acı reçetesi değil Erdoğan'ın acı reçetesi ‘yerli ve milli' olacak!
Demek ki bugüne kadar Erdoğan'ın talimatlarıyla uygulanan ekonomi politikaları iflas etmiş, geri adım atmanın zamanı gelmiş, dönüş yolları aranıyor.
Sürekli yeni dönem vurgusu yapılıyor, anlaşılan batık ekonominin faturası söz dinlesin diye getirilen 16 aylık MB Başkanı Murat Uysal ve damat bakan Berat Albayrak'a kesilecek.
Ne diyor Erdoğan ‘'Yeni dönem parametrelerimizin açıklanmasıyla hamdolsun piyasalarda olumlu yönde, gözle görülür hareketlenme başladı'' diyor.
Yani gidenler gitti TL değer kazanıyor, ekonomi düzeliyor mesajı veriyor.
İyi de daha ortada görülen bir şey yok ne parametresi, ne düzelmesi! Hani ne oldu uçan, kaçan, yukarı doğru pik yapan ekonomi; hepsi yalan mıydı?
Her şeyden önce ‘faiz sebep, enflasyon sonuç' garabet anlayışından vazgeçilecek MB, PPK 19 Kasım toplantısında bağımsız hareket edip, bağımsız kararlar alabilecek, piyasaların beklentisi yönünde faiz artırımına gidebilecek mi?
18 yıldır ülkeyi yönetip, istediği her türlü kararı alabilen, yeni sistemle birlikte bütün reform çağrılarına kulak tıkayan Erdoğan şimdi toplumun önüne ‘ülkemizde ekonomide ve hukukta yeni bir reform dönemi başlatıyoruz' müjdesiyle çıkıyor.
Bugüne kadar yapısal reform uyarılarına kulak tıkamanızı bir tarafa bırakarak soralım, bu reformlarda ‘güçler ayrımı' ilkesi olacak mı, size sormadan kararlar alınabilecek mi? Ve/veya kuvvetler ayrılığı ilkesi ne olacak.
Söylemden daha çok eylemsellik önemlidir. Bundan böyle her olumsuzlukta yabancı dış güçleri suçlamaktan, enflasyonla mücadele diyince tekrar tanzim satış mağazacılığından, soğan ve patatesçilere baskından, terörist suçlamasından vazgeçilecek midir?
Bu toplum sıkça IMF'nin acı reçetelerini gördü anlaşılan şimdi her şeyimizin yerli ve milli olduğu gibi acı reçetemizde ‘yerli ve milli' olacak.
Yönetenler hepimizin bedel ödemesi gerekiyor safsataları atıp, kendileri ‘itibardan tasarruf' etmezken, toplumun her geçen gün giderek yoksullaşan kitleleri uygulanacak acı reçeteyle birlikte ‘daha da yoksullaşmaya, yaşam ve geçim şartları zorlaşmaya kıt kanaat sağlamaya çalıştığı geçimini sağlayamaz' hale gelecek.
Toplumda IMF acı reçetesi olmayacağı, yerli ve milli acı reçetesi olacağı için tatlı talı uygulayacak!
Demek ki ekonomi yukarıya doğru değil dibe doğru pik yapıyormuş…
Demek ki ülkede; bağımsız ve tarafsız hukuk yokmuş, hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku varmış. Gelmesi istenen yabancı sermayenin güvenebileceği hukuk sistemi yok muş ki; yabancı sermayenin geleceği ve yüksek kazanç sağlayacağı sistemi kuracağız deniyor.
Sonuç her derde deva, her sorunun çaresi olarak görülen ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' çöktü, iflas etti, illüzyon bitti.
18 yıl yönetip, olumsuzlukların sorumlusunu başka yerlerde aramak işe yaramaz hale gelmiş, reform ve yeni dönem algısıyla makyaj tazeleyerek yola devam etmenin yolu aranıyor…
Bu yazı 473 defa okundu.