Bu haftanın yazı konusunu belirlemiş, hatta yazmaya başlamıştım.

     Fakat 21 Aralık 2020 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nin ikinci sayfasında Sayın Prof. Dr. Şaduman Halıcı'nın ‘'Asıl Fikir Fedaisi'' başlıklı, Atatürk'ün Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'u anlatan nefis yazısını okuyunca, aklıma geliveren bir anımı sizlerle paylaşmayı uygun gördüm. Yazıyı yarıda bırakıp, bu yazıyı yazmaya karar verdim. Daha sonra o yazıyı tamamlar sizlere sunarım. 

     Mahmut Esat Bozkurt, 1924-1930 yılları arasında 5 yıl 10 ay süren bakanlığı döneminde Medeni Yasa, Borçlar Yasası, Ceza Yasası, Deniz ve Kara Ticaret Yasası, İcra ve İflas Yasalarını çıkardı. Uygulamaya koydu.

     Ankara Adliye Hukuk Mektebi'ni açarak çağdaş hukuk eğitiminin de temelini atan büyük bir devrimciydi. Yolunu aydınlatan ATATÜRK'ün ‘'Önemli olan nokta; adalet anlayışımızı, adaletle ilgili yasalarımızı, adalet örgütümüzü, bizi şimdiye kadar bilinçli- bilinçsiz etki altında bulunduran, yüzyılın gereklerine uygun olmayan bağlardan bir an evvel kurtarmaktır.'' Sözü olmuştur.

     Medeni Yasa ile daha 1925 yılında evlilik işlemlerinin yapılması işi ilgili memuruna verilmişti. Müslim ve Gayr-i Müslim vatandaşların evlilik işlemleri din görevlilerinden alınmıştı. Yeni yasa gelecekteki olası sıkıntıları ortadan kaldırmış ve memnuniyet yaratmıştı.

                                      ****

     Gelelim beni bu yazıyı yazmaya yönelten anıma.

     Daha önce de yazmıştım. Bazı okurlar anımsarlar. Yunanistan- Gümülcine'nin bir köyünde öğretmenlik yapmıştım. Köyde üç öğretmendik. Soydaş ve o köylü Ahmet Hoca (rahmetli), Yunan öğretmen Vasil ve ben Türkiye'li öğretmen (kontenjan öğretmendi oradaki adımız). Üçümüz de uyum içinde programa uygun derslerimize girip çıkıyoruz. O günkü derslerimiz bitmişti. Vasil arabasına binip şehre, evine gidebilirdi. Bana ;

-  Ekrem, haydi kahveye gidip birer kahve içelim, dedi. Ben de;

-  Tamam, olur, gidelim dedim.

     Okulun yakınındaki kahveye girdik, Rumca, Türkçe selam verdik, oturduk. Kahve oldukça kalabalıktı. Hal-hatır sormalar sırasında gelen kahvelerimizi içtik.

     Yunanistan'da o sıraların güncel konusu, nikah yetkisinin kiliselerden alınıp, devletin yasa ile belirlediği sivil memurlara verilmesi idi. İktidardaki Yorgo Papandereu'nun sosyal demokrat PASOK'u bu konuda ısrarcı idi. Kilise çevreleri ve sağcı muhalefet partisi de karşı çıkıyordu.

     Öğretmen arkadaşım Vasil Bey, PASOK yanlısı olduğu için, bu güncel konuyu açtı. Biraz da partisinin propagandasını yapmak amacındaydı sanırım. Türk köylerine iyi Türkçe bilen Rum öğretmenler atanıyordu. Vasil de iyi Türkçe konuşuyordu. Konuşmasını ben de köylüler de anlıyorduk.

     Vasil, neden kiliseden alınıp ilgili memuruna verilmesini uzun örneklerle anlattı. Kilisenin adaletli davranmadığını, zenginlere çok mum yakıldığını, gösterişli tören yapıldığını ; fakirlere baştan savma, basit törenle geçiştirildiğini vb. anlatımlardan sonra bana dönüp,herkesin duyacağı şekilde;

• Yahu Ekrem, sahi Türkiye'de bu iş nasıl, dedi. Ben de hemen düşünmeden;
• Mustafa Kemal Atatürk 50-60 yıl önce (o zamana göre) bir devrim yasasıyla bu işi ilgili memuruna vermiş. O gün bu gündür devam ediyor, demiştim.

Biraz sonra Vasil izin istedi, kalktı. Ben onu arabasına kadar götürdüm, uğurladım. Tekrar kahveye döndüm. Kahvede herkes beni kutladı. Boynuma sarılarak;

• Ağzına sağlık, ne güzel söyledin. Yüreğimize su serptin. Çok hoşumuza gitti, demişlerdi. 

Ben de soydaşların mutlu oluşlarına sevinmiştim. 

                              ****

     Avrupa ülkelerinden çok önce, Türk kadınlarına seçme- seçilme hakkını verdiği gibi, medeni yasa ile pek çok çağdaş düzenlemeleri yapan Atatürk hala önemini koruyor, koruyacaktır. Yol göstermeye devam ediyor.

    Atatürk Devrimleri'nden uzaklaştığımız zaman ülkemizin başı ağrımaya başlar. Sıkıntılarımız artar.