İnsanlık yeni belası, yeni koranavirüsle uğraştığı bir yıl olan 2020'den kurtulma, 2021'i karşılama heyecanını salgın kısıtlamaları sebebiyle dış mekanlar kapalı olduğu için coşkulu kutlamalar yapamadı. Malum yönetenler evlerinizde de bir araya gelemez, kalabalıklar oluşturamazsınız, evinizi basarız haa dediler! (umarız yakında ‘ahlak polisleri' bu ve benzeri gerekçelerle evleri kontrol etmeye başlamaz) TV'ler deseniz neredeyse karartma uygulayacaktı, eğlenceye dair bir şey yoktu.
Geriye mobil iletişim araçlarından iyi dilek temennileri iletmek kaldı. Bir taraftan gelen gideni aratmasın endişeleri bir taraftan ise; 2021'in 2020'den daha iyi yıl olması dilekleri içeren milyonlarca mesajlar gönderildi.
Şu geçen 4 günlük gelişmelere bakıldığında umutların gerçeğe dönüşmesine dair umutlu bir gelişme olacak mı derseniz; değişen bir şey yok, her şey kaldığı yerden eskisi gibi aynen devam...
Covid-19 mutasyona uğramış, bulaşıcılığı artmış daha tehlikeli bir hal almış, aşı tartışmaları, 40'a yakın ülke aşılamaya çoktan başlamış, bizde ise aşı yeterince gelecek, aşı olabilecek miyiz, olamayacak mıyız, henüz belli olmayan belirsizlikler hat safhaya çıkmışken.
Yeni yıla merhaba gözümüzü açtık köprü ve otoyollara yapılan yüzde 30'luk zamla karşılaştık. Asgari ücret yeter mi, yetmez mi, işsizlik her geçen gün daha yakıcı hale gelmiş, kapanan işyerleri biriken ödemeleri, kredileri, vergi, stopaj, SGK ödeyebilmelerinin imkanı kalmamış; geçici kapanma kalıcı kapanmaya dönüşüyorken. Çarşı Pazar fiyatları dar gelirliyi daha da daraltıp, geçinebilme sorunu psikolojik bunalımlara yol açıyorken…
Kadın cinayetleri kaldığı yerden yürekleri yakmaya devam ederken…
Ülkeyi yönetenlerin ve siyasetin gündeminde bunlar var mı, barış, kardeşlik, birlik beraberlik mesajlarının gereği yapılma umudu var mı derseniz; bunların hiçbiri siyasetin gündemi değil!
Siyasetin ve yönetenlerin gündemi, siyasetin kullanışlı ‘geçim kaynağı' şimdiye kadar olduğu gibi yine Türban, Ayasofya, hakaret, aşağılama ve gerginlik.
Bitti artık böyle bir sorun yok denilen Türban, Deva Partisinin kurultayında mizansen mi gerçek mi gözyaşları içinde Ali Babacan'ın ablasının geçmişte ODTÜ'de yaşadığı sorunu gündeme getirmesiyle...
Eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar'ın Türban'lı hakimin vereceği kararın objektif olmayacağı ve güvenemediğini katıldığı TV programında söylemesiyle tekrar gündemin esas konusu oldu.
Partili cumhurbaşkanı Erdoğan fırsatını kolladığı gollük pası hemen fırsata çevirdi, en sert haliyle CHP'ye, Kemal Kılıçdaroğlu'na yüklendi.
Kemal Kılıçdaroğlu istediği kadar Türban sorununu biz çözdük, bizim partimizde de Türban'lı kadınlar var desin, çare yok Erdoğan'ı ikna edemiyor. Bu vesileyle AKP dışındaki kadınlar Türban taksa dahi ‘inancından' dolayı takmış olmuyorlarmış! Ne kadar Türban takarlarsa taksınlar onlar ancak konu mankeni olabiliyorlarmış! Demek ki Türban'da taksanız AKP'li değilseniz ‘konu mankenliğinden' kurtulamıyorsunuz!
AKP'li olmayanın iş sahibi olmak dahil devletin tüm olanaklarından eşit yararlanma hakkı olmadığı biliniyordu şimdi anlaşılıyor ki Türban'lı konu mankeni olmamak içinde AKP'li olmak gerekiyormuş!
Türban yönetenlerin ve siyasetin istismar alanı ‘geçim kaynağı' olmaya devam ediyor. Siyaset sorunlara, kadın cinayetlerine kafa yormuyor. Reformlar sözde kalıyor, ekonomiye dair, yargı sorunlarına dair ortada sorunları gidermeye yönelik hiçbir çaba yok. Tüm bu sorunları örtmenin en kolay yolu Türban, inançlar, yaşam alanları, duygular üzerinden; yerli ve milli hamasetleri.
Ve tabi ki siyasi parti genel başkanlarının birbirleriyle ilgili hakaretamiz kaba, yaralayıcı, kırıcı siyaset üslubu.
Demek ki ‘Laiklik' olmazsa olmaz bir ilkeymiş. Ve ‘Laiklik' tehlikede değildir diyemem deyince tehlike ortadan kalkmıyormuş.
Laiklik; inan, inanma, hangi inanca inanıyorsan, diğer inançlara karşı, inancını en iyi yerine getirebilmenin vazgeçilmez ilkesidir. Bir inancın, başka bir inanç üzerinde üstünlük ve baskı oluşturmasının önleyici ilkesi ‘Laiklik' tir.
Laiklik; sadece Din ve Devlet işlerinin birbirinden ayrılması değil, hangi inanca inanmak istiyorsan ona özgürce inanmaktır.
Laiklik demokrasinin vazgeçilmez koşuludur, laiklik olmazsa demokrasiyi inşa etmek zordur.
Umutla girilen 2021'de, 2020'de olduğu gibi sorunların çözümünden uzak, bol hamasetli, yüksek tartışmalı, duygulara hitap edilen; kendilerine hak görülenlerin kendilerinden olmayanlara hak görülmediği bir yıl olacağı şimdiden anlaşılmaktadır.
Umut fakirin ekmeğidir, ye memet ye dedikleri gibi biz yine; umut etmeye devam edelim!
Bu yazı 502 defa okundu.