JEAN CALVIN
1 Kasım 1533'de Sorbonne Üniversitesi Rektörü Tıp Profesörü Nicholas Cop, üniversitesinin yeni akademik yılını açış konuşmasında dinleyici profesörlere, bütün karşı tehditlere rağmen Tanrı'ya itaat etmelerini önerdi. Fransız Hümanistlerden, Erasmus'dan (1469-1536) ve Luther'den örnekler verdi. Cop'un Luther propagandası yaptığı iddiasıyla bazı din bilginleri karşı harekete geçti. Fransa Kralı bütün Luther'cilerin tutuklanması emrini verdi. Cop Basel'e, Calvin de Cenevre'ye kaçtı. 27 yaşında Cenevre'ye gelen Calvin ilk vaazını 1538 yılı baharında verdikten sonra burada yavaş yavaş halk tarafından kabul edilir hale geldi. O'nun 1541 ile 1564 arasında yarattığı protestan modeli artık dünyanın bütün kiliselerini etkisi altına almıştı. Cenevre de puritan Hıristiyanlığın övünülecek, örnek alınacak merkezi olmuştu.
Protestanlığı, özellikle Calvanist hareketinin Yahudi düşüncesi gibi kapitalizmin gelişmesinde büyük etkisi olduğu bir gerçektir. Fakat bir çok farklı ve başka faktörün de bu gelişmeyi etkilediği unutulmamalıdır.
Katolik Fransa'da Calvanist hareket büyük zorluklarla karşılaştı, fakat Reformed Church adı altında gizli de olsa hızla yayılmaya devam etti. İspanyolların işgalinde olan Hollanda'da Luther'in yazıları daha 1518 de büyük taraftar toplamaya başlamıştı. Hareket orada da büyük ilgi gördü. Reform hareketine katılmış ilk rahiplerden Gilles Verdickt, protestanlığı savunmasından dolayı idamından önce toplanmış halka şöyle diyordu. “Baylar, bu fakir Hıristiyanları öldürmekle, yakmakla onları yok edeceğinizi mi sanıyorsunuz?... Kendinizi büyük ölçüde aldatıyorsunuz. Vücudumun kirleri Hristiyanlığın artmasını sağlayacaktır.” (Lindberg; 1996, 298).
1540'larda Hollanda'da Reform hareketlerine karşı Katoliklerin etkinliğiyle bir karşı Reformasyon hareketi başladı ve Katolik din bilginleri Lauvain'de 1544'de Reformasyona karşı kısa bir bildiri yayınladılar. Ardından da 1546'da merkezi hükümet Engizisyon'u güçlendirdiğini bildirdi. 1550'de ise Martin Luther, Johonnes Oecohampandius, Ulrich Zwingli, Martin Bucer, Jean Calvin ve kutsal kilisenin zararlı bulduğu bütün dinsizlerin her türlü baskı, kopya, el yazması kitaplarının alımı, satımı, saklanması ve kitaplıklarda bulundurulması ve bu konularda toplantı yapılması tamamen yasaklandı. Aksi davranan erkeklerin başlarının kılıçla kesilmesi, suçlu kadınlarınsa pişman olursa kazığa çakılarak yakılması, pişmanlık duymazlarsa diri diri gömülmesi emri verildi. 1540-1570 yılları arasında bu şekilde en az 1500 kişinin öldürüldüğü belirtilmektedir. (Lindberg; 1996, 303)
Bütün bu sıkı ve zorlayıcı tedbirlere rağmen hareket durmadı; aksine özellikle ticaretin etkin olduğu Amsterdam ve Antwerp'de hızla yayıldı, Londra'ya ve Kuzey Amerika'ya ulaştı. Kuzeyde Liman Adası Elmden “Kuzey'in Cenevre'si ve Hollanda Calvanizm'in ana kilisesi” oldu.
Daha önce de belirtildiği gibi Luther ekonomik hayata bir köylü-çiftçi gözüyle mistik bir şekilde, şüpheyle bakmıştı. Luther'den farklı olarak Calvanistler bu hayatı bir gerçek olarak kabul ediyor, kapitalist ticaret ve endüstri girişimlerini şüphe ile karşılamıyordu. Calvanist hareket de ilk Hıristiyanlıkta ve modern Sosyalizmde olduğu gibi bir köylü-çiftçi hareketi değil bir şehir hareketi olarak ortaya çıktı ve onlarda olduğu gibi şehirden şehre, ülkeden ülkeye seyahat eden ya da göçmen olan tüccarlar ve işçiler tarafından taşındı.
Calvanistler özellikle zamanın en ileri ve girişken sınıfı olan tüccar ve sanayici sınıfının sorunlarına yanıt vermeye çalıştı. İş hayatında gerekli olan sermaye, kredi, bankacılık, faiz, büyük ölçekli ticaret ve finansman kurumları ve benzer konular onların çözüm bulmaya çalıştığı sorunlardı. Böylece onlar “yaşayacak kadar çalış” klasik düşüncesini kırdı ve onun ötesine geçti. Ekonomik hayatın ahlâklı olması konusunda dinin öğretilerinden vazgeçmediler fakat din öğretilerini iş hayatının gerçekleriyle bağdaştırmaya çalıştılar. Artık, ekonomik faaliyet insan ruhuna aykırı değildi. Fakirlik bir erdem, bir üstünlük değildi. Sermaye sahibine her zaman kuşku ile bakmamalı idi. İlk kez Calvanistler ekonomik faaliyetin iyi yanlarını dini bir düşünce sistemi haline soktu. Onlar zenginliğin düşmanı değil fakat onun gösteriş için, lüks için kullanılmasına karşı idi. Bu da kişinin sabırlı olması ve çok çalışarak kendini Tanrıya adamasıyla, disiplin altına girmesiyle mümkündü. Onlara göre iyi bir Hıristiyan, ekonomik faaliyetini bir din gibi ciddi bir şekilde sürdürmeli idi.
Resmi olarak belirlenen üst sınırı aşmamak koşulu ile faiz yasaldır. Borç alıp vermede iki taraf da, fayda sağlamalıdır. Borç alandan yüksek bir teminat istenmemelidir. Hiç kimse ekonomik çıkarı nedeniyle komşusuna zarar vermemelidir. “Eğer borç veren borç alanı istismar ediyor ve borç alan aldığı borçtan ve emeğinden fayda sağlayamıyorsa ve borç veren bu nedenle zengin oluyorsa bu davranış yanlıştır” (Tawney; 1961, 94-95). Bu düşünceler orijinal değildi fakat Calvanistler bu görüşleri daha sistematik bir hale getirdiler. Tawney'e göre Calvin'in XVI. Yüzyılda burjuvazi için yaptığı, Marx'ın XIX. Yüzyılda proleterya için yaptığına eşittir. (Tawney; 1961, 99) Calvin'in öğretileri kişinin kendi sorumluluğunu, disiplinini ve böylece bu faaliyetlerini dinsel bir ibadet şeklinde algılanmasını içerir. Bunlar Hıristiyan karakterinin temelini oluşturur.
Calvanist hareket bir takım teolojik değişikliklere uğrayarak kendini (Reformed Church), Reform Kilisesi adı altında Hollanda başta olmak üzere Fransa, İskoçya, İngiltere ve Almanya'da da gösterdi. Doğu Avrupa'da özellikle Macaristan, Polonya ve Lithuanya'ya yayıldı. Hatta İtalya'ya kadar ulaştı. Avrupada 1554'de Calvanist Reform Kiliselerinde ibadet edenlerin sayısı yarım milyon iken bu rakam 1660'da 10 milyona ulaştı. Calvanist düşüncesinin İngiltere ve Kuzey Amerika'dan sonra en güçlü olduğu yer bugün bile Macaristan'dır. Bunda Osmanlıların 1526'da Mohaç Savaşını kazanmalarının büyük rolü olduğuna işaret edilmektedir. (Benedict; 2002)
PURİTANLIK
İngiltere'de Puritanlık adı altında toplanan çeşitli tarikatlarca yapılan Calvanistlik yorumu Weber'e göre Kapitalizmin ebeveynidir. (Tawney; 1961, 176). Calvin gibi Puritan düşünce de faizi var sayıyor, çok muhtaç olandan faiz alınmamasını bile öngörüyordu. Faiz almak yerine borç verenin, borç alanın işinde kar ortağı olmasını savunuyordu. Bir şeyi ucuza alıp çok pahalıya satmak yapılagelen bir şeydir. Fakat bu iyi bir eylem değildir diyordu.
Satın alanı korumak için kamuca saptanmış tavan fiyata uyulmalıdır. Onun üstünde bir fiyatla mal satılmamalı ama altında satılabilmelidir. Satın alan ihtiyaç içinde ise onun bu durumu istismar edilmemelidir. Aynı zamanda satış sırasında satıcı malını gereğinden fazla övmemelidir.
Puritanlığın ana karakteri kişinin bağımsızlığı idi ve sonunda bu politik bir güç haline dönüştü. Artık amaç “İsa'nın yeryüzünde krallığını kurmak” değil, kişinin toplumsal ve kişilik görevlerini yerine getirmesi idi. Disiplin bu düşüncenin teorisi ve özgürlük de sonucu oldu (Tawney; 1961, 194-195). Puritanın hayatı bir kutsaldı ve her şey çok çalışarak Tanrıya hizmet etmek etrafından kurulmuş bir sisteme dönüştü. (DEVAMI YARIN)