“Umut hep vardır Memet, yeter ki güneşin doğuşuna sabret. Dinle bak kuşların cıvıltısı, gölün hışırtısı yarına hasret. Gündüzler gecelere, geceler yarınlara dönecek elbet. İnsanlık, barış ve adalete ulaşacak sonunda sabret. Yeter ki umutlar kaybolmasın hepimiz güzel yarınlara hasret.” diyor şair dizelerinde.
Yeni yıl yaklaşınca, yaşanmış önemli, sevinçli hüzünlü olayları anmak adettendir. İnsanlar yaşanan acı olayları unutmak, geleceğe hep umut yaratmak isterler bu insanın doğasında var olan bir temel davranış biçimidir. Hiç kuşkusuz ve tartışmasız bir şekilde 2020 hepimizin hafızalarında hiç silinmemek üzere kazınan, derin izler bıraktı. Ama olaylara hep umut dolu ve geleceğin iyi olacağına olan sarsılmaz inançla bakarak yarınları kurabiliriz. Bir tarihçi olarak biliyorum ki insanlık boyunca iyi ile kötü, cehalet ile bilim, savaş ile barış arasında yaşanan mücadele ve çatışmalar sonunda hep iyilik, bilim ve barış kazanmıştır. Yine öyle olacaktır. İnsanlık daima ileriye, bilimin açtığı aydınlık yoldan, çağdaşlığa, uygarlık gelişimine devam edecektir. Hani ırmaklar denizlere ulaşırken dümdüz bir hatta akmazlar, dağları aşarken şelaleler, çağlayanlar vadiler oluşturur, düzlüklerde menderesler oluşturur ama mutlaka denizlere kavuşur.
Tarihsel gelişim de böyledir. Bilim tarihsel süreçte cehalet ve kör inanç karşısında daima başarılı olmuştur. Mesela Fransa'da insanların kuduz hastalığından hayatını kaybetmesi Hıristiyanlarda Tanrı'nın laneti olarak görülürken, bilim adamı Pasteur'ün bulduğu aşının 1885 yılında bir çocuğa uygulanması ile sağlık alanında bir devrim yaratılmış ve bu devrim kör inançları yerle bir etmiş, bir aşı cehaleti vuruşu ile yok etmiştir. Bizde de matbaanın Osmanlı'ya Avrupa'dan 200 yıl sonra ancak girebilmesi Osmanlı'nın en önemli astronomlarından olan Takiyüddin Akıldışı söylentiler sonucu Tophane sırtlarındaki gözlemevi padişah (III. Murat) emriyle yıkılmıştır. Yeni bir gözlemevi ancak 300 yıl sonra kurulmuş ancak bu sefer de 31 Mart ayaklanmasına kurban gitmiştir. Cehalet ve yobazlık Anadolu'yu uzun süre teslim almıştır. Bu topraklara akıl ve bilim ancak Cumhuriyet devrimleri ile girmiş, bilim düşmanı tekke ve zaviyeler kapatılmıştır. Ancak maalesef cehalet ve yobazlık hala bilimin en büyük düşmanı ve bir tehdit olarak varlığını bugün bile sürdürmektedir.
Bugün bilim adamlarımızın başarıları da Türkiye aydınlanma devriminin açtığı gelişme sayesinde olabilmiştir. Gelişmenin önündeki en büyük engel olan cehaleti, yobazlığı bilimin gücü ile aşacağımızın somut göstergesi de bu başarılardır. Nobel ödüllü Aziz Sancar Hocamızdan sonra umudumuzu arttıran diğer bir başarı da Almanya'da Covid aşısını bulan Uğur Şahin ve Özlem Türeci'dir.
Koronavirüs aşısında başarıya ulaştığını açıklayan ilk şirketin arkasında Türkiye kökenli iki bilim insanı var. Bu topraklar her şeye rağmen özgürlük ve bilimin yeşerdiği topraklar olacaktır. Yeter ki matbaanın bu topraklara 200 yıl girmesini engelleyen Takiyüddin Efendinin rasathanesini yakan yobaz zihniyeti iyi tanıyalım ve unutmayalım.
Yaşadığımız bu pandemi sürecinde insanlarımızı kaybettik ve maalesef bir yandan da çok büyük ekonomik sıkıntılar, işsizlik, yoksulluk yaşanıyor. Bir yıldır virüs tehdidi ile büyük yıkımlar yaşanıyor. Ama unutmayalım geleceğe olan inancımız ve umudumuz hep var. Onun için ben diyorum ki 2021 yılı umudun ve bilimsel aydınlığın yılı olacaktır!