Ne yeni yıl, ne Covid siyasetin dilini yumuşatmadı. Siyaset hiç vazgeçmediği sert dili, kutuplaştıran, ayrıştıran, çatışmadan beslenen siyaset tavrını aynen sürdürüyor. Vatan, millet, birlik beraberlik; hepimiz kardeşiz, hepsi lafta sözde, her an terörist, vatan haini ilan edilebilirsiniz. Siyasetin toplumu kompartımanlara bölen ve oradan güç devşirme konforundan asla vazgeçmeyi düşünmediği çok net ortada.
Oysa ‘reformlar yapacağız' açıklamasını duyunca biran, acaba mı diye umutlanılmıştı! Toplumun uzunca bir süredir ekonomik daralmaya bağlı artan sorunları, bütün insanlığı bilinmezliğe sürükleyen Covid-19 belasıyla katlanılamaz hale gelmişken, siyaset kurumu ve yönetenler bu sorunlara çözüm üretmek yerine; iktidarlarını sürdürme adına sanal krizler, sanal gerilimler yaratmayı tercih ediyorlar. Yönetenler iktidarlarını kalıcılaştırma adına partinin geleceğiyle ülkenin geleceğini eşitlediler. Artık parti ile hükümet-devlet ayrımını kaldırarak, AKP demek hükümet-devlet demektir noktasına geldiler. Yani artık Türkiye parti devleti, AK Parti-hükümet-devlet haline geldi. Partiyle ülkenin kaderini eşitleyen sözler kolaylıkla söylenir oldu. Yetmedi, hükümetin uygulamalarına, kararlarına itiraz, vatan hainliği ve teröristlikle suçlama kolaylığına dönüştü. Ortada bir yargı kararı olmadığı halde partili Cumhurbaşkanı ve içişleri bakanı tarafından çok kolay biçimde onlar zaten DHKP-C'li teröristler. Kim onlar? Şimdi Boğaziçi öğrencileri… Her biri Türkiye'nin dört bir yanından ‘çalınmış sorular kendilerine verilmeden' en yüksek puanlarla Boğaziçi Üniversitesine giren öğrenciler. Üniversitelerine dışarıdan seçimsiz rektör atanmasına karşı çıktıkları için teröristlikle suçlanıyorlar. Öğrencileri teröristlikle suçlayan yönetenler acaba ‘Terörle Mücadele Kanununun, Birinci Bölüm, Tanım ve Terör Suçları, Madde-1'in' neresine bakarak toptan öğrencileri teröristlikle suçluyorlar. Elde yargı kararı olmadan sırf bizim aldığımız karara itiraz ediyorlar diye terörist denilebilir mi, hangi vicdan kolayca bu suçlamaları yöneltebilir. Bu vicdansızlığa itiraz eden Boğaziçi öğrencileri ‘'Terörist ilan edildim çünkü …' diye çektikleri klipte, başı açığı, başı kapalısı birlikte terörist diyenlere haykırıyorlar… -Terörist ilan edildim, çünkü okulumda özgürlük istedim, -Terörist ilan edildim, çünkü kurumumun 150 yıllık kültürüne saygı duyulmasını istedim, -Terörist ilan edildim, çünkü tek sesliliğe değil, çok sesliliği savunuyorum, -Terörist ilan edildim, çünkü anayasal sınırlarımın dışına çıkmadan meşru protesto hakkımı kullandım, -Terörist ilan edildim, çünkü üniversitede hür bir ortam istiyorum, -Terörist ilan edildim, çünkü üniversitenin iradesine saygı duyulmasını istiyorum, -Terörist ilan edildim, çünkü atanmış değil seçilmiş rektör istiyorum, -Terörist ilan edildim, çünkü demokrasi istedim, -Terörist ilan edildim, çünkü üniversitemin özerkliğini korumak istedim, -Terörist ilan edildim, çünkü üniversitemde akademik özgürlük istedim, -Terörist ilan edildim, çünkü siyasi iktidardan farklı düşünüyorum, -Terörist ilan edildim, çünkü üniversitemin değerlerine saygı duyulsun istedim, -Terörist ilan edildim, çünkü üniversitemde rektörümü kendim seçmek istedim, Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz diyen öğrenciler hangi terör tanımına giriyor, hangi mahkeme kararı Boğaziçi öğrencilerinin terörist olduğuna karar vermiş! Bu kadar kolay mı ülkenin geleceği genç nesillere terörist yaftası yapıştırmak! Bugün demokratik hak arayışındaki gençlere terörist diyenlerin, geçmiş yıllarda ‘Türban' mücadelesinde meydan eylemlerinde farklı gruplardan nasıl destek aldıkları konularına girmeye hiç gerek yok; Dün dündür, dün dünde kaldı. AKP'Lİ, İKTİDARDAN YANA DEĞİLSEN; TERÖRİST DE, KOBAY DA OLURSUN Tokat Erbaa ilçesi Alacabal Mahallesi Güney Cami imamı Ayhan Keskin, sosyal medya sayfasında ‘'Aşıyı önce CHP'lilere yapalım işe yararsa millet kurtulur, işe yaramazsa vatan kurtulur'' ifadeleriyle gündem oldu. Bu nefret dilini kullanan sıradan biri değil, siyasi düşüncelerden arınmış olması gereken Din görevlisi Cami imamı. Bu skandal açıklamalarıyla siyasi görüşünü de açık eden imam bu gücü nereden-kimden alıyor. İmam böyle ayrıştırıcı, ötekileştirici nefret dilini kullanırsa cemaat ne yapmaz! Hani nerede, farklı siyasi düşüncede biri aykırı bir laf ettiğinde yeri göğü inleten yönetenler. İstanbul Bezm-i Alem Camii imamı yönetenlerin değil de, gördükleri ve yaşadıklarını söyledi diye görevden alınmıştı, bakalım ayrıştırıcı nefret dilini kullanan imamla ilgili ne yapacaklar? Terörist suçlaması, teröristle iltisak çok kolay siyasetin söylemi haline gelir, iktidarın karşısındaki muhalefet partileri, iktidarın uygulamalarına itiraz eden öğrenciler ve diğerleri yani toplumun yüzde ellisi terörist mi olmuş oluyor. Hz. Ali Mısır valisine yazdığı mektupta verdiği direktif; ‘'Sakın din farkından dolayı insanlar arasında ayrım yapma. Unutma onların bir kısmı san dinde kardeş ise diğer kısmı da yaratılışta eştir.'' |