Sevgili öğrenciler, İşte size bir tatil armağanı. Gözlerinizden öpüyorum.
PUHU KUŞUNU KİM ÇAĞIRDI?
İncilâ ÇALIŞKAN
Yaşlı kadın masadaki kuş kafesini sevgiyle, özenle eline aldı. Bu kuş yalnızlığına arkadaş olacaktı. Çocukluğundan beri kuş sahibi olmak istemişti. Bahçeli evlerde otururken kuşlar her zaman çevresindeydi. Apartmanlarda oturmaya başlayınca ağaçları, çiçekleri, kuşları özlemeye başlamıştı.
Satıcının gözleri parlıyordu. Baykuşu yüksek bedelle satmıştı:
“Hanımefendi çok güzel bir puhu kuşu aldınız. Yemini, suyunu eksik etmeyin!”
Yaşlı kadın bir kutu yemi çantasına koydu. Satıcıya para uzattı. Paranın üstünü aldı, çantasına yerleştirdi.
Eve gelince kuşun kafesini pencere yakınındaki askıya yerleştirdi. Pencereyi açtı. Yoldan geçen otomobillerin gürültüsü, toz, güneş hepsi birden salona doldu. Arka bahçedeki erik çiçek açmıştı. Küçük kuşlar, gün boyu erik çiçeklerinin özsuyunu arılarla paylaşırlardı.
Puhu kuşu iri turuncu gözlerini erik ağacına dikti. Çevredeki sesleri dinledi. Karışık nakışlı tüyleri ışıkta göz alıyordu.
Günler geçti. Puhu kuşu yemlerini yemedi. Su içmedi. Gözleri erik ağacında, kulakları duyulmayan seste, bekledi… Bekledi… Günlerce bekledi…
Yaşlı kadın aldığı kuşun sessizliğine çok şaşırdı. Kuşun süslü tüyleri, turuncu gözleri hoşuna gitmez oldu!
Hafta sonlarında yatılı okuldan arada sırada torunu konuk gelirdi. Kuşu görünce şöyle dedi:
“Nine baykuşlar evde, kafeste yaşar mı? Kafeste çok sıkılıyor zavallı kuş!”
“Bunlar doğada yaşar. Kuşları, sürüngenleri avlayarak beslenirler. Zaten sayıları çok az kaldı! Yazık buna!”
Yaşlı kadın puhu kuşunun suskunluğuna çok üzülüyordu. Çaresizlikten içi eziliyordu:
“Bu güzel kuş yerini mi sevemedi acaba? Kafesi askısıyla balkona mı çıkarsam? Ne dersin?”
Torun bilmiş bilmiş ninesine baktı:
“Nine satıcı seni aldatmış! Bunlar evde yaşamaz! Doğada özgürce avlanması gerekir. Eşiyle yaşar baykuşlar! Eşi kim bilir nerelerdedir? Bunu arıyordur şimdi!”
Puhu kuşunu sevgiyle balkona çıkardılar. Balkonun bahçeye bakıyor olması kuşu sevindirdi. Hareketlendi. Arka bahçenin tüm ağaçlarında turuncu gözlerini gezdirdi. Sanki birini arıyordu.
Balkonda yaşamak kuşu canlandırdı. Yem yedi, su içti. Ağaçlara diktiği gözleri günlerce birini aradı. Kulakları aradığı sesi duymak için gece gündüz hep açıktı.
Günlerden sonra bir gün uzaktaki kayalıklardan beklediği ses geldi. Puhu kuşunu çağıran sesti bu! Arka bahçedeki ağaçların rüzgârdaki hışırtısı, sesi duymayı zorlaştırdı. Puhunun günlerdir özlemle beklediği ses gittikçe güçlendi. Daha yakından duyulur oldu.
Çarşıdan yorgun dönen yaşlı kadın şaşırdı. Balkona koştu. Kafese sığamayan kuş çırpınıyordu. Canlanmış, çıldırmıştı. Kafesin tellerine kanatlarını durmadan vuruyordu. “Phuhu… Phuhu…” sesleri bahçe ile balkon arasında yankılanıyordu.
Kuşun kahverenginin tonlarındaki nakışlı kanatları kabarmıştı. Turuncu gözleri fıldır fıldır dönüyordu. Kabaran tüyleriyle kuş daha büyük görünüyordu.
Hava kararınca yaşlı kadın yan pencereden baktı. Bahçedeki en yüksek ağacın üzerindeki baykuşu gördü. Kendi kuşunun benzeriydi. Baykuşun eşi gelmişti. Bunu anlayınca çok sevindi. Derin bir “ Oh” çekti.
Yaşlı kadın günlerdir kederliydi. Satıcı doğada ender bulunan bu güzel yaratıkları nasıl ayırmıştı? Önce kendisini suçlu hissetti. Satıcıya çok kızdı. Gidip onu şikâyet etmek bile istedi. Bu durumda nereye başvurulur bilmiyordu. Yeniden bir yanlış yapmak istemiyordu.
Sonra, “İyi ki benim evimde! Satıcının dükkânında olsaydı hiç buluşamazlardı.” diye düşündü.
Balkona çıktı. Baykuş eşiyle ses alıp veriyordu. Eşi de balkona en yakın ağacın üzerine konmuştu. Ürkmüyordu. Turuncu gözlerini balkona dikmişti.
İkisinin kahverengi nakışlı kanatlarına, başlarındaki tüylerine, turuncu güzel gözlerine sevgiyle baktı yaşlı kadın. Kafesin kapağını açtı. Gözlerinden yaşlar dökülerek içeriye girdi.
Puhu kuşu karşıki dala uçtu. Eşiyle buluştu. Birbirlerine sokuldular. “ Özlem giderdiler” dedi yaşlı kadın. Gözlerindeki yaşları eliyle sildi.
Kuşlar yamaçtaki kayalıklara doğru havalandılar. Kayalıklar kendileri gibi yavrulamak için yuvalanan kuşlarla doluydu.
Günlerce taştan kovuklarda yaşadılar. Yumurtaların üzerinde sırayla yattılar. Yemyeşil çayırlıkta kuş, sürüngen, fare avladılar.
Yavrular yumurtadan çıkınca onlara birlikte yiyecek taşıdılar. Yavrular uçma alıştırmalarını yaptılar. Büyüyen yavrular taştan oyuklarda yeni yuvalar buldular. Başka kuşların yavruları ile buluştular. Yeni yavrular için yumurtaları oldu. Çayırda avlandılar…
Birden bire ormana avcılar girdi. Tüfek seslerini duyan puhu kuşları uzaktaki adalara hızla uçup gittiler. Avcıların kurduğu tuzağa yavrulardan biri yakalanmıştı. Baykuşların arkasından “Phuhu… Phuhu…” diye yalvaran haykırışlarını duydular…