Çok açık belirtmek isterim ki, eski yıllardaki özgür gazetecilik ortamını özlüyorum.
Şöyle yıllar öncesine uzanıyorum, şimdi.
Bandırma adliyesi, Kaymakamlık birimlerinin yer aldığı binanın giriş katındaydı. 32 yıl görev yaptığım, Nihat Özbek’in sahipliğindeki GERÇEK Gazetesi, adliyenin çok yakınındaydı. Adliyede bir hareketlilik olduğunda, önemli bir duruşmanın gerçekleşeceğini anlayarak soluğu burada alırdık. Fotoğraf makinelerimizle içeri girer, koridorlarda veya adliye giriş çıkışında gerekli fotoğrafları çekerdik. Hatta mahkemenin yargıcından izin almak koşuluyla duruşma sırasında bile fotoğraf çektiğimizi anımsarım.
O dönemde anımsadığım konulardan biri de şudur.
Sık sık Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Turgut Demirağ’a uğrardık. İnanın, bize verdiği kararları, haber yapmamız için tek tek dikte ettirirdi. Bunun gerekçesini de, “Kamuoyu bilsin de, caydırıcılık olsun. Bu suçları başkaları da işlemeye yeltenmesin” diye açıklardı. Emekliliğinin ardından sanıyorum İzmir’e yerleşen Turgut Bey’e sağlıklı bir yaşam diliyorum.
Bunları neden anlattığıma gelince.
Geçtiğimiz günlerde Erdek Kaymakamlığının alt katında yer alan adliyenin girişine “X Ray” cihazı takıldı. Bunu haberleştirmek için fotoğraf çekmeye kalkan Yeni Erdek Gazetesi’nin sahibi Mehmet Ertan, büyük zorluklar yaşadı. İzin almak için neredeyse Kaymakam Ekrem Çalık’ın kapısını çalacaktı. Zor da olsa fotoğrafı çekmeyi başardı.
Anlamak mümkün değil. Herkesin gördüğü, gizliliği olmayan bir cihazın bir gazeteci tarafından fotoğrafının çekilmesinde ne sakınca olabilir ki?
Yine geçtiğimiz günlerde, Erdek adliyesinde benim de başıma böyle bir olay geldi. Bu adliyenin engelli kadrosunda görev yapan bir personel, benden fotoğrafını çekmemi ve kendisine göndermemi rica etti. Kıramadım. Bir poz çekmiştim ki, adliyede görevli olup beni tanıyan bir polisin, “Önder Bey, burada fotoğraf çekmek yasak!” uyarısıyla karşılaştım. Tamam, ona bir şey demiyorum. Çünkü o da emir kulu ama basit ve masum bir fotoğrafın çekilmesinin ne sakıncası var?
Tabii ki, yıllar önce adliye koridorlarında yaşadığımız gazetecilik özgürlüğü dönemi ile günümüz koşulları çok farklı. İlgili Bakanlıkların, bu konuda sıkı talimatları olduğunu da biliyor, saygı duyuyor ve buna göre hareket ediyoruz ama bir “X-Ray” cihazının fotoğrafının çekilmesi için gazeteciye zorluk çıkarılmasını da anlayamıyoruz.
X X X
Biraz da özeleştiri yapalım şimdi.
Elbette ki gazetecilik anlayışı da çok değişti artık. Şimdi sosyal medyada herkes kendini gazeteci olarak görüyor. Birçok kişi, başkalarını yargılamaya çalışıyor, dedikodu yapıyor, iftira ve çamur atıyor.
Biz, son sözü SÖZCÜ Gazetesi yazarı Necati Doğru’nun köşe yazısından aldığımız bir bölüme bırakalım:
“Olmayan haber.
Yalan haber.
Vurma haber.
Kollama haberi.
Tetikçi haberi.
Asparagas haber.
İftira atan.
Leke süren.
Masa başı haber.
Şişirme haber.
Gazetecilikte bunları yapanlara tükürür gibi bakılır. Adları ve yazdıkları tükürerek anılır. Gazeteciliğin yüz karasıdırlar.
Gazetecilik, şerefli yaşamaktır.”