Toplumdaki insanlar, istediği gibi hareket edemedikleri gibi sosyal hayatın kalıplarına uymak zorundadır. Kadınlar ve erkekler, toplumun değerlerine göre hareket eder. Zamanla değişen değerler, kadını da erkeği de bu değişimin içine itmekte. 

         Cinsiyetler arasındaki davranış farkları, topluma göre yaşamak oluyor. Toplumun değerlerine karşı durmak zorlaşıyor. Günlük hayatın her köşesinde, evde, okulda, işte, otobüste, çarşıda ve pazarda kısacası sosyal ilişkilerin yaşandığı her alandaki değerler, ağırlığını hissettiriyor. 

         Kabul gören değerlere aykırı hareket edenler kınanıyor ve tepki görüyor. Bu olumsuzluklar zamanla kadını ve erkeği ayırmaya, kalıplaştırmaya başlıyor. Kalıba girenler, belli rolleri yapmak zorunda kalıyor. 

         Meydana gelen değişim ve farklılaşmalar, sosyal ilişkilerin niteliğine tesir ettiği gibi yeni rol ve davranışların da ortaya çıkmasına sebep oluyor. Bu tür insanları hoş görmeme, kınama ve reddetme, başlıyor. Özellikle aynı çatı altında yaşayan kadınlar ve erkekler arasındaki aile içi uyumunu, kavgaya dönüştürüyor.  

         Gelenek ve görenekler, hayatın yükünü kadına ve erkeğe farklı yüklemiş durumda. Bu nedenle cinsiyetlere uyan görevler çerçevesinde, kadının ve erkeğin davranış sınırları, belirgin bir şekilde çizilmiş. 

         Ancak modernleşme süreçleriyle birlikte özellikle kadınların iş imkanlarını elde etmesi, eğitim seviyesinin yükselmesi cinsiyet rol ve değerlerinde de önemli değişmelere sebep olmakta. 

         Bu süreçte kadınlar daha çok erkeklerin, erkekler de kadınların rollerini almaya başladılar. Kadınlar, erkekler gibi evin geçimi için aile dışında çalışırken, erkekler de ev işlerinde ve çocuk bakımında eşlerine yardım ediyor. Bu değişimle birlikte geleneksel toplum içindeki kadının ve erkeğin rolleri aynı yola çıkmaya başladı.  

         Kadınlarımız, erkeklerin iş ve görev alanlarına yönelerek sınırları zorlamakta, değişime kapı aralamakta. Ancak kadının doğal ve geleneksel rolleri hala varlığını sürdürdüğü bir ortamda yeni roller edinmeye çalışması, üzerine ilave yükleri de beraberinde getirmekte ve kadınların daha çok zorlanmasına neden olmaktadır.    

         Bununla beraber, kadınlarımızın yetişme sürecindeki gelenekselliğin etkisi altında kalması da en büyük problem.

         Erkek çocukların, şiddet gören kadınlar arasında ve kız çocukların da ensest ilişkileri görerek, yaşayarak büyümesi; gün, gün yaşanan üzücü olayların başlıca sebeplerinden.

         Kadına karşı şiddet, bitmeyecek ... 

         Okunuyor olmak dileğiyle, saygılar.