Hans Behrend 1939 ‘da yayınladığı National Sosyalism isimli kitabında Almanya’da Hitler ve çevresinin Alman ağır sanayicilerinin bir kuklası olduğunu iddia etmekte ve bunu rakkamlarla kanıtlamaktaydı. Hitler’i iktidara getirenlerin en başında ağır sanayiciler gelmekte idi.
Yirminci yüzyılda en önemli en enerji kaynağı kömür idi. Kömür madenine sahip olan milletlerin kok kömürü , havagazı ve elektiriği vardı. Onlar bu nedenle değerli bir madde olan benzola sahipti. Kömürü olanlar patlayıcı madde üretebiliyordu. Kömür sahibi ülkeler, onda dokuzu kömüre dayalı kimya sanayiine sahipti.Bu gerçekler ışığında, Alman sanayiinin temelini teşkil eden kömüre kimlerin sahip olduğuna bakmak gerekir. O yıllarda Alman kömür madenlerinin yüzde 69’u aralarında Krupp , Stinnes, Klöckner, Mannesmann, I.G.Farben, Schaffgatsch, Vereinigte Stahlwerke, Flick, Haniel, Schering – Kahlbaum, Hösch, Ewald-König – Ludwing ( Thysenn), Arbed, Ballersterm, Wintershall, De Wendel ve Stumm firmalarının bulunduğu 17 firmaya aitti. Bu kömür tröstü genel kömür üretiminin yüzde yetmişini sağlıyordu.
Çelik endüstrisinin muazzam fabrikaları ve atölyeleri kömüre yakın bölgede yükseliyordu. Alman ekonomisinin kalbi burada çarpıyor ve bütün alanlara kan buradan ulaşıyordu. Demir burada çelik oluyordu. Savaş gemileri , zırhlı kuleler, kara ordusu silahları toplar ve taşıt araçları burada üretiliyordu. Emrinde bütün Alman işçi sendikalarının birleştirilmiş olduğu Hitler’in yakın adamlarından Ley’in “Bugünkü Almanya Alman milletinin malıdır” sözünü Behrend kitabında “Bugünkü Almanya , Alman sermayesinin bir kaç düzine tröstünün malıdır” diye değiştirmişti.
Almanya’nin her tarafına yayılmış olan sanayi tesislerinin önemli kısmı Krupp’a aitti. Hitler’in saldırı silahlarını yapacak çelik tesisleri Krupp’ındı. Kale, kışla, ve askeri yolların yapımında kullanılan çimento Krupp tesislerinden geliyordu. Deniz, kara ve hava kuvvetlerinde kullanılan her türlü savaş aleti Krupp fabrikalarında üretiliyordu. Boru, tel, otomobil, lastik ve patlayıcı maddelerin bir kısmı onun fabrikalarında imal ediliyordu. .Bütün bu fabrikalar Krupp ailesinindi.
Behren kitabını yazdığı sıralarda, Hitler hükümetinin iktidara gelişinin altıncı yılı idi. O süre içinde hükümet Alman milletinin çalışan kesimi üzerine , modern kapitalizmin tarihinde eşine rastlanmayan, kapitalist zümre lehine kararlar almıştı. 2 Mayıs 1933’de bir yasa ile bütün işçi kurumları kapatılmış ve bütün mal varlıkları Ley’in kontroluna aktarılmıştı. 20 Ocak 1934’de çıkarılan “Ulusal İş Veriminin Düzenlenmesi” yasası ile de müessese sahiplerinin güvenilir adamlarının bu kurumların başına geçirilmesi ve işverenlerin işçi kurumlarını yönetmesi sağlanmıştı.
Alman orta sınıfı NSDAP’dan sağlam bir orta sınıfın meydana getirilmesini bekliyordu. Fakat onların durumu da işçiler gibi iyileşmemiş , hatta daha kötüleşmişti. Büyük mağazalara orta sınıfın ortak olması vaad edilmiş, böylece onların karlarından orta sınıfın yararlanması sözü verilmişti. Hitler’in bu vaadine rağmen Yahudilerden ele geçirilen büyük mağazalar saf kan Alman kapitalistlerine aktarıldı.
Nazi Almanyası iktidarı süresince yeni iki sınıf yaratmıştır. Yeni zenginler ve yeni fakirler. Yeni zenginler halkı ezmelerinin bir karşılığı olarak, yukarıda belirtilen tröstler tarafından ,bol paralarla desteklenen Nazi yönetiminin yüksek mevki sahipleri ve Nazi yönetiminin yandaşları olmuştur.
1
Yeni fakir sınıf ise Hitler’in yalanlarına körü körüne inanan, gerçek çıkarlarının farkında olmayan orta sınıf ve onun küçük iş sahipleri olmuştur.
Behrend’in işaret ettiği gibi Hitler’in bakanları arasında orta sınıftan tek bir bakan yoktur. Hepsi Kapitalist sınıftan gelen kişiler ya da o sınıfın önerdiği kişilerdir. “ Alman ulusunun yüksek çıkarları”nı ve “Alman ulusunun faiz köleliğinden kurtulması”nı sağlayacak olan “Milliyetçi Sosyalism” tam aksine eski kapitalist sınıfın ve yarattığı yeni kapitalist sınıfın gelişmesi için bir araç olarak kullanılmıştir.