Bıktık; bazı insanların dindarlık kisvesiyle, kutsal dini duyguları istismar etmesinden.
Bıktık; dindar gibi görünen bu çıkarcıların, kendi çıkarları için yaptıkları iş ve eylemlerinden.
Bıktık, usandık; yalanlardan, yanlışlardan, kandırılmaktan.
Bıktık usandık ; din dışı söylemlerden, akıl dışı sözlerden.
İstismar, Arapçadan dilimize geçmiş bir sözcüktür.
İyi niyeti kötüye kullanma anlamındadır.
****
Dünyanın her yerinde ve tarihin her döneminde din, çok etkili bir kurumdur. İnsanlar inanmak ve bu inancını yaşamak isterler. İşte tam da burada istismarcılık ortaya çıkar. İyi niyetli inançlar, kandırmalarla değiştirilir. İstismarcılara maddi ve manevi kazanca dönüştürülür.
İnanmak, saf ve temiz duygularla kişi ile Tanrı'sı arasındaki bir manevi ilişkidir.
Devlet memurluğu yıllarımızdan biliriz. Kendini dindar gibi gösterip, bu sayede mevkii ve makam sahibi olanlar vardı. Çoğu sonraları hayırla anılmayan kişiler oldular.
Esnaf içinden bazıları da sakalıyla, elinde tesbihi ile, davranışları ve konuşmaları ile kendilerini dindar, dürüst gösterip (gerçek inançlı kişiler söz konusu değildir, onlara saygımız vardır) her türlü ölçü ve tartı hilelerine baş vuranları vardı. Bunlar da dini duyguları istismar edenlere örnek esnaflardır.
Siyasette de kendilerini dindar gibi gösteren din istismarcılarını çok gördük. Hatta bunlardan biri Fethullah Gülen, başında bulunduğu tarikat mensuplarını, devletin kılcal damarlarına kadar yerleştirdikten sonra, hain bir askeri darbe girişiminde bulundu. Halkın silahını, halkın üzerine sıktılar 250 kişi canını kaybetti. Halbuki temiz inançlı halkımızın bir kısmı bunlara ‘'alnı secdeye değiyor ‘' diye inanmıştı. İşte inanmak isteyen halkımızın temiz duygularını istismar ederek kendilerine siyasi çıkar sağlamak budur.
Memuriyette mevki-makam kapan istismarcı da, daha çok kazanmak isteyen istismarcı esnaf ne kadar kötü ise, din istismarcısı siyasetçi de o kadar kötüdür. Hak yiyen, kandıran, iyi niyeti kötü emelleri için kullanan insanlar Tanrı'nın huzurunda hesap veremezler diye düşünüyorum.
Böyleleri iyi belirlemeli ve oyunları bozulmalıdır. Bunlara güvenilmez, tehlikelidirler. Uzak durmalı, sırt çevirmeliyiz.
Büyük Atatürk, (Din gerekli midir?) sorusu üzerine şöyle diyor;
‘' Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletin devamına imkan yoktur. Yalnız şurası vardır ki, din Tanrı ile kul arasındaki kutsal bağlılıktır. Mutaassıp İslamcıların din komisyonculuğuna izin verilmemelidir. Dinden maddi çıkar sağlayanlar, alçak kişilerdir. İşte biz, bu duruma karşıyız. Buna izin vermiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan kimseler, saf ve masum halkımızı aldatmışlardır. Bizim ve sizi mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz bu kimselerdir.''
****
Türkiye'mizde gündem çok çabuk değişmektedir. İktidardaki politikacılar gündem sık sık değişsin de, gerçek gündem unutulsun isterler. Bugün ülkemizin gerçek gündemi geçim sıkıntısı, işsizlik ve aşı olabilme beklentisidir.
Geçtiğimiz hafta içinde (12 Mart) İstiklal Marşımızın 100. Yaş günü kutlamaları etkinlikleriydi. Her kurum, kuruluş, radyo ve televizyonlar konuyu işledi.
Geçmiş zamanlardan bu yana İstiklal Marşımızın anlam ve öneminden ziyade, şairi Mehmet Akif'in inanç yönü ön plana alınarak, dinci çevreler buradan kendilerine pay çıkarmaya çalışmışlardır.
Bayrağımız, İstiklal Marşımız, vatanımız ve diğer kutsallarımız tüm Türk Halkı'nın ortak değeridir. Bir kesimin, bir gurubun değil.
İstiklal Marşımızdan çok Mehmet Akif övücüleri bazı şeyleri yazmaz, çizmez, söylemez, yokmuş gibi davranırlar. Akif'i Ankara'ya bizzat M. Kemal Paşa çağırmıştır. Bunu söylemezler.
Mehmet Akif, bu çağrıya uymuş, Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu'yu dolaşıp, Kuva-yı Milliye'yi destekleyici konuşmalar yapmıştır. Balıkesir'e de gelerek camilerde düşmana karşı vatanı kurtarma yönünde konuşmaları vardır. Hasan Basri Çantay Hoca'nın da samimi dostudur.
Mehmet Akif mandacılığa karşı çıkmış, ulusun bağımsızlığını savunmuştur. Akif dindar bir adamdı ama hiçbir zaman tutucu, yobaz olmadı.
Mehmet Akif şapka kanununa karşı çıktığı için, Mısır'a sürgün edildi yalanına sarılan çevreler, O'nun ceket, pantolon, firenk gömleği giymesini, Mısırlılar gibi uzun entari ile dolaşmaması üzerine ‘'Hıristiyan Akif, gavur Akif'' diyenler de aynı çevrelerdir.
Aynı din istismarcıları İsmet Paşa için ‘'asker kaçağı ‘' dediler.
Kuran'ın Türkçeye çevrilmesi görevi Elmalılı Hamdi Yazır ile Mehmet Akif'e verilmişti. Çeviri çalışmalarını Kahire'nin uzağında bir köyde yaptı. Fakat Akif bu çalışmasını vermedi.
Mehmet Akif Mısır'dan dönünce bir arkadaşına yazdığı mektupta; ‘'Mısır'da onbir yıl kaldım. Fakat onbir saat daha kalsaydım, artık çıldırırdım. Sana halisane (içtenlikle) fikrimi söyleyeyim mi? İnsanlık da Türkiye'de, milliyetçilik de Türkiye'de, Müslümanlık da Türkiye'de, hürriyetçilik de Türkiye'de. Eğer Allah, varsa benim ömrümden alıp O'na (Atatürk'e) versin ‘' demiştir.
****
İşte böyle olayları çarpıtarak, yalan eklemelerle hem dinimize zarar veriyorlar, hem Ulusu'muza. Atatürk adı hiç geçmeyen kutlama törenleri yapıyorlar. Utanmanız gerekir.
Yeter yahu, bıktık. Bu gidişle Z Kuşağının inançlarını yok edeceksiniz.
Yeter be, dürüst olun. Halkın inancı üzerinden çıkar sağlayanlar, yarın Tanrı'nın huzurunda bunun hesabını veremeyeceksiniz. Ben söylemiş olayım.